Öğrencilikten profesyonel iş hayatına uzanan yolculuğunda kendini farkındalık, sosyal fayda ve sosyal etkiye adayan insan kaynakları profesyoneli ve yazar Özkan Başak, ezbere yaşanılan hayatların olmadığı okuyan, araştıran, sorgulayarak öğrenen bir gelecek için sorumluluk alarak hayatlara dokunan bir lider.
Tanıştığı her bireyin hayatına dokunmayı başaran Başak’ın ilham veren röportajı ile sizleri baş başa bırakıyorum.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Merhaba, tabii ki. İsmim ve soyadım Özkan BAŞAK. İnsan Kaynakları ve Yönetim Danışmanlığı olarak hayatıma devam ediyorum. Evli ve bir kız çocuk babasıyım. Koç, yazar, eğitmen, assessor (değerlendirici), sınav yapıcı, eğitim ve İnsan Kaynakları aşığı biriyim.
Çok fazla çalışma alanınız var. Bu kadar şapkaya sahip olmak nasıl bir duygu?
Küçüklüğümden beri şapkaları hep sevmişimdir. J Meslek kısmında da galiba geçmişten bana kalan bir emanet gibi olunca mesleğimde bolca şapka takmaya çalıştım ve sevdim de diyebilirim. Hem keyifli hem de hem de sorumluluk açısından her şapka bir sorumluluk daha demek.
İK’cı olmaya ne zaman karar verdiniz? İlk ne zaman ve hangi firmada başladınız?
O dönemlerde SGK başlasın diye -üniversiteye hazırlık- Migros’a iş görüşmesine gitmiştim. Beni davet eden, karşılayan ve mülakatı yapan hanımefendi beni bu mesleğe yönlendirdi diyebilirim. 18 yaşında birisiniz ve sizi karşılaması, size eşlik etmesi, mülakat ve sonrasında verdiği bilgiler ile “işte yaptığım iş böyle olmalı insana dokunabilmeliyim” dedirtti. Üniversite ve askerlik sonrası Alarko firmasının bir yurtdışı şantiyesinde başladım.
Pandemi birçok konuda olduğu gibi çalışma hayatında da birçok şeyi çok hızlı dönüştürmeye başladı. Bunlardan biri de insan kaynaklarının insan ve kültür başlığı ile önemli bir değişime uğraması. Sizce firmalar bu değişimi uygulamada da gerçekleştirebildi mi?
Pandemi, teknoloji ve kuşak değişimleri hepsi birlikte en çok İnsan Kaynakları süreçlerini ve insana bakışı değiştirdi diyebiliriz. Türkiye genelinde sorarsanız bu soruyu hâlen istediğimiz düzeyde diyemem ama önemli bir ivme aldığı da doğrudur.
Toplum 5.0 başka bir deyişle “süper akıllı toplum” modeli için ne söyleyebilirsiniz? Buna sizce hazır mıyız?
Ülke olarak çok değişik zamanlarda geçtiğimiz bu son yıllarda gördük ki biz diğer çoğu topluma kıyasla bir şeye alışma ve entegre olmada ciddi kasları gelişmiş bir toplumuz. Sorumuza dönünce süper akıllı toplum modeli için istek olabilir ama yaşam ve diğer değerler kısmında hâlen direncimiz yüksek diyebilirim. Fakat bizde de şu gerçek var direnci kırdığımızda arkasındaki süreç bu sefer de çok hızlı ilerlemekte.
Dijitalleşme ve yapay zekânın insan kaynakları için nitelikli çalışanların işe alımı, performans değerlendirme, kişilik ve yetenek testleri değerlendirme gibi birçok süreç yönetiminde görmeye başladık. Ön yargıları azaltmak için işe alımda yapay zekânın tercih edilmeye başlandığı bu zamanda engeli olan bireyler daha kolay elenerek ayrımcılığa uğruyor. Örneğin daha fazla engellilik ile ilgili sorulan sorular, erişilebilir ve makul uyumlaştırmanın olmadığı yapay zekâ uygulamalarında görme engelliler, özel gereksinimli/zihinsel engeli olan bireyler, yüz yanığı veya yüz anomalisi olan bireyler kolaylıkla elenerek dışlanıyorlar. Bu sıkça karşılaştığımız ve çok tartışılan bir konu ve İK’cı gözü ile düşüncelerinizi paylaşabilir misiniz?
Yapay zekâ süreçlerinden en çok beklediğimiz, işlerimiz üzerindeki anormal yükleri alarak kısa zamanda daha çok seçenekle bize doğru karar almamızı sağlamasıdır. Şu anda biz, tersine yine işleri yapay zekâya yaptırmaya çalışıyoruz ama filtreleme hâlen bizim istediğimize göre yapılıyor. Bahsetmiş olduğunuz gibi yapay zekâ öncesi yine engelli bireyleri iş hayatına katma konusunda görmezden gelirken şimdi bunu sanki biz yapmıyoruz da yapay zekâya yaptırıp vicdanımızı rahatlatıyormuşuz gibi geliyor. (Genelleme yapmak zor ve yanlış olabilir, bunu çok iyi kullanan firmalarımız da vardır ama sayı oldukça azdır.) Engellilerin dışlanıp ötekileştirilmediği adil-eşitlikçi ve makul uyumlaştırılmış yapa zekâ uygulamaları kullanmaları ve uygulama geliştiricilerden bunu talep etmeleri çok önemli. Eğer bu mümkün değilse farklı engel grubundan bireylerin değişen özel durumları dikkate alınarak yeni uygulama ve yaklaşımlar sergilenmeli. Ya da Engelsizkariyer.com gibi profesyonel ekipten destek alınabilir. Aksi durumda engellilerin dışlandığı çalışma hayatında çeşitlilik, kapsayıcılık ve insana yakışır işten söz edemeyiz!
İK çalışanı ve yöneticilik yaptığınız firmalarda engelli çalışma arkadaşlarınız oldu mu? Deneyimlerinizi öğrenebilir miyiz?
Hem üretim hem de hizmet firmalarımda engelli çalışanlarımız oldu. Sadece engelli çalışanlarımız değil kapsayıcılık kapsamında toplumda az görünen tüm insanlarımızı olduğunca şirketlerimize katmak önemli görevlerimden biri oldu. Tabii hizmette engelli birey çalıştırmakla üretim de çalıştırmak farklı dinamikleri olan bir süreçti ama hepsinde birlikte öğrendiğimiz sadece çalışan değil, hayatıma kattığım arkadaşlarım da olmuştur.
Hayatınızda hep fark yaratan ve sosyal faydayı çalışmalarınızda ön plana çıkartan bir yönünüz olduğunu görüyorum. Fayda ve sosyal etki odaklı olmanızı neye borçlusunuz ve bunun için neler söyleyebilirsiniz?
Öncelikle kendi ailemde engelli bir yeğenimin olması bana farkındalık kattı. Sonrasında yakın çevremde, arkadaşlarımda, üniversitede ve iş hayatında beraber zaman geçirdiğimiz, yol aldığımız insanlarla da karşılaştığımda yaşadıkları sıkıntıları gördüğümde bu konuda mutlaka bir şey yapmam gerektiği düşüncesi -hem birey hem vatandaş olarak- beni hep aktif tutmuştur.
Çalıştığınız firmalarda engelli aday alımları gündeme geldiğinde nasıl kararlar alınırdı? Hiç yönetimi ikna etmek ve vb. gibi zorluklarla da karşılaştınız mı?
Genel itibarıyla ya farkındalığı oluşmuş kurumlarda çalıştım ya da farkındalığı ben aktardığımda anlayabilecek kurumlardı. Tabii her yer için aynısını söyleyemem ama ikna edemediğim durumlarda demek ki yeterli dikkati çekemedim diye dönüp yeni çalışmalarla karşılarına çıkmaya özen gösterdim.
Özellikle ön yargı ve ayrımcılık engelli istihdamındaki en büyük bariyer olarak karşımıza çıkıyor. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
Biz ön yargıyı seven, dıştan bakmaya çalışan değerleri kalıplarda arayan tarafta dolaştıkça bu böyle olmaya devam edecektir. Fakat her İK’cı bu savaşı vermelidir. Çalıştığım kurumlarda önce engelli birey sayısı, sonra kadın sayısı ve okul durumlarına göre ayrımcılığa maruz kalan tüm arkadaşları kurumumuza katma konusunda duruşu belli olan biri olmaya devam ettim. Şu anda danışmanlıklarımda da buna dikkat ediyorum.
Çalıştığınız firmalarda engeli olan çalışanların verimliliğini arttıran yaklaşım modelleriniz nelerdir?
Öncelikle ben önce İK’cı olarak iletişim diyeceğim. İnsana dokunmak, dinlemek ama gerçekten dinlemek. Karar alma sürecine katmak ve fikirlerini sunmasına imkân vermek. Fizikî ve iş ortamlarını ona göre tasarlamak. İSG uzmanı ve iş yeri hekimi ile birlikte bu çalışanlarımıza yönelik çalışmalar yapmak.
Yönetim danışmanlığı, eğitimcilik, profesyonel koçluk ve yazarlık yönlerinizden de kısa bahsedebilir misiniz?
Eğitimlerde de genelde anlatıyorum. İnsan Kaynakları zamanı geldikçe masanın her tarafında oturarak beslendiğiniz, okudukça öğrendiğiniz farklı disiplinleri inceledikçe kendinize kattığınız ve bu şekilde temelden çıktığınız kat kat büyüttüğünüz bir inşaat gibi. Önce çokça eğitim aldım. Bu beni şirketlerde eğitim ve iç eğitmen olmaya yönlendirdi. Sonra süreçleri araştırdıkça kalite ve iç tetkik süreci başladı. Bunları gördükçe meslekteki bilgi gelişti ve insana dokunduğumuz için bunu bir metodoloji ile yapmak koçluk ile başladı. Koçlukta hocalarım sayesinde yazma yeteneğimi keşfettim. İnsanlara, meslektaşlara ve öğrencilere yazarak da ulaşabileceğimi keşfedince kitap süreci başladı. Her bir süreç bir başka süreci tetikledi ve her defasında öğrenme sürecim yeniden başlamış oldu. Şimdilerde İK ile birlikte yönetim danışmanlığı, MYK için sınav ve soru hazırlama süreci ile devam ediyor.
Kişisel olarak verdiğiniz eğitim başlıklarınızdan bahsedebilir misiniz?
İnsan kaynakları ile ilgili tüm fonksiyonlar (Stratejik İK, İşe Alım, Eğitim, Performans, Kariyer Yönetimi, Bordrolama, İş Hukuku vb.) diğer eğitimler iletişim, zaman yönetimi, ekip yönetimi vb.
Farklı başlıklarda değil de ilk kitabınızın devamı olarak iki kitap çıkardınız. Kitabınızın hikâyesinden ve içeriklerinden bahsedebilir misiniz?
Üniversiten hiç kopmadım diyebilirim. Okuldayken kendime sözüm vardı bu sıralara hayat deneyimini paylaşan bir mezun olarak gelecektim. Şükür yaptım da. Sonra bu diğer üniversitelere de giderek öğrenci meslektaş olacak adaylarla görüşmelerle devam etti. Eğitimlerle destekledim ama hâlen ulaşmadığım bir kitle, kanal vardı. Kitap da bunu sağladı. Zamandan yerden ve süreçten bağımsız ilgilisine, meraklısına ulaştığım yer oldu ve üç kitap aslında bir yılda yazıldı ama her birinin demlenerek çıkmasını istedim. Yeni konular yeni gelişmeler oldukça ben de kendimi güncelledim ve en önemlisi benim için konuk yazarlarımdı. Sağ olsun tüm konuk yazarlarım -bu arada konuk yazarlarım derken öğrenci de var, yeni mezun da var kıdemli çalışan da İK’da çalışmayan da var- kendi hayat tecrübeleri ile paylaştıkları için okunmasında da epey destekleri olmuştur.
3-4 yıldır Türkiye’nin engelli istihdamı ve sosyal girişimcilik markası Engelsizkariyer.com’da gönüllü danışmanlık ve eğitimci olarak da yer alıyorsunuz. Neler söyleyebilirsiniz?
Hep çok keyif aldığım hem çok şey öğrendiğim aslında yine kendimi ve çevremi tanımama yardımcı olan bir süreç yaşıyorum. Hayatlara dokunmaya sevdiğim için dokunmam imkân veren değerli her yerde olmaya devam edeceğim. Yaşarken öğrenme en keyifli deneyim benim için. Bu platform ile çok değerli insanlar ve arkadaşlar kazandım. Ben de Engelsizkariyer.com ile tanışınca aslında ne kadar güzel ve katma değeri olan işlerin yapıldığını görme imkânım oldu ve bu beni daha çok paylaşım yapmaya yöneltti.
“Aidiyetin Gücü” adlı çok önemli bir başlıkta yüzlerce engeli olan adaylara eğitimler verdiniz. Yaşadığınız bu deneyimlerle ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Değerli zaman ve paylaşımlar oldu benim için ama en önemlisi o arkadaşlarımızdan birkaçının işe girdiğini ve konuşmacı olduklarını gördüğüm gün, gerçekten çok duygulandım ve gurur duydum.
Eğitimleriniz sırasında hiç unutamadığınız bir anınız var mı?
Eğitimlerin hepsi unutulmaz karelere sahiptir. Verdiğim eğitimlere gelmeyip bahane üreten arkadaşlara inat, engelli kardeşlerimizin birkaç otobüs değiştirip annesi babasıyla eğitime ve mezuniyete geldikleri günü -hatta görme engelli bir adayımızın hocam beraber fotoğraf çektirelim hatıra kalsın demesi- herhâlde hiç unutamayacağım.
Gönüllü olarak katıldığınız proje ya da çalışmalar var mı? Eğer varsa kısaca bahsedebilir misiniz?
Bu sene İK Melekleri projesine katıldım. Meslekte yeni veya öğrenci arkadaşlara ücretsiz İnsan Kaynakları süreçleri eğitimi ve mentörlüğü verdiğimiz bir proje var. Şu anda da hazırlıkları devam eden Lider Yetiştirme ile ilgili bir projede eğitmen olarak görev almaktayım.
Şimdi de Engelsizkariyer.com ile ilgili düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Bence tek cümle ile gönüllüğünün, azmin, bir portalın, iletişim kanalının, markanın, şirketin neler yapabileceğinin yani başarının ve hayatlara dokunabilmenin canlı kanıtıdır. Anlatılmaz deneyimlenir diyelim…
Son olarak Engelsizkariyer.com aracılığı ile engellilere, insan kaynakları profesyonellerine bu röportajı okuyan herkese vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?
Hepimiz için daha çok deneyimlediğimiz, farkındalığımızın arttığı, ezbere yaşanılan hayatların olmadığı bir gelecek için ne olur hepimiz çok okuyalım, çok araştıralım, soralım, sorgulayalım, öğrenelim, tecrübelerimizi aktaralım. En önemlisi ön yargılarımızı bir kenara bırakarak gerçekten iletişim kurmaya birbirimizi dinlemeye başlayalım. Gerisi zaten kendisi gelecektir.
Röportaj: Mehmet Kızıltaş