Hayatı anlamak için yaşamak, birini anlamak için ise onu çok iyi tanımak gerek. Yazan, çizen, üreten ve toplumsal fayda için çalışan birini burada anlatmak ya da yazmak için ise, iç dünyasında ki gerçek kişiyi yakından görmek, yaşamak, algılamak ve tanımak gerek. Bu cümlelerle ne mi söylemeye çalışıyoruz? Aslına bakarsanız hayatında her şeyi bir yaşam biçimi olarak benimsemiş, yaşayan ve yaşatan Yazar Filiz Tosyalı’dan bahsetmeye çalışıyoruz.
Yazar Tosyalı şair babasının kendisine bıraktığı en değerli mirası, kalemi ile yazarlığa uzanan yolculuğunda başlamış, duygu denizini dışarı çıkarmaya. Engelliler, kadınlar ve çocuklar üzerine toplumsal farkındalık çalışmalarını henüz kimsenin dillendirmediği, bilmediği ve söylemediği süreçte en iyi şekilde başlatmış. O örnek bir isim. ‘Birine bakıp arkamı dönüp gidemem. Sizler de gitmeyin, dinleyin…’ diyor Tosyalı ve engelliler için daha yapılacak çok işin olduğunu, engellilerin de sorumluluk içinde çok çalışmaları gerektiğini vurgulamadan geçemiyor sözlerinde.
Şimdi sizi, farkındalığa adanmış, hayat dolu renkli kişiliği ile Yazar Filiz Tosyalı’nın röportajı ile baş başa bırakıyoruz.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Ben Filiz Tosyalı yazan çizen çalışan biri.
O kadar çok renkli bir kişiliğiniz var ki. Yaşamınıza çok şey sığdırmış ender insanlardan birisiniz. Tüm bunları nasıl başardınız?
Yaşamımda hiç başarısızlık yaşamadım. Hedeflerimi doğru koydum. Ulaşması zor hedeflere ulaşmak için bazen küçülttüm. O noktadan yeni başlamış gibi devam ettim. Yeni hedefler koydum. Kırk yaşımda ne yapacağıma 10 yaşımda karar vermiştim.
Şair bir babanın kızı olmak yaşamınızı nasıl etkiledi?
Çok etkiledi. Sonunda yazmadan yapamayacak kadar beni babamın peşinden götürdü. Ama şiir yazamadım, hep şiir yazmaktan kaçındım. Babam galiba şiiri gözümde kutsallaştırdı.
Sizin, yazarlık, radyo programcılığı, köşe yazarlığı, gazetecilik, program yapımcılığı, yaşam koçluğu, Sivil Toplum Örgütü Kuruculuğu ve Başkanlığı ve turizmcilikle beraber daha sayamadığımız oldukça geniş iş deneyimleriniz var. Bunların hepsinin ortak nokta da sizi birleştiren en önemli gücü ne oldu?
Çocuklar ve sanat. Yazmak ve okumak. Güçlü bir iletişim ve organizasyon becerimin olması. Şimdi netleştirelim. Yazmak benim yemeğim, para kazanmak suyum, sosyal etkinlikler soluğum oldu.
Çalışmalarınızda hep ticari yönü olmayan sosyal sorumluluk yönü olan işler yaptığınızı görüyoruz. Neden? Zenginliğiniz ve varlıklarınızı bu işlerde harcamayı mı seviyorsunuz? Ve bunu nasıl başarıyorsunuz?
Ben aslında alırım ve veririm. Kazanırım ve kazancımı harcarım. Harcadıkça da kazanırım. Kısmet midir nedir bilmiyorum. Bazısı kazanır, yardım edecek birini bulamaz. İş için gelen bir gence iş yok deyip göndermem, biraz konuşurum. Yine konuştum Fırat’ı tanıdım. Yüzüne baktım rengi soluk genç bir adam resepsiyonun önünde iş bekliyordu. Karnın aç mi yatacak yerin var mı diye sordum. Açtı ve yatacak yeri yoktu. İş ara burada kal, ye, iç dedim. Pişen bir tencere yemekten bir tabak da ona yeterdi. Yetiştirme yurtlarında büyümüştü. Üniversiteyi bitirdi beni aradı, Rize’ye Üniversiteye memur oldu beni aradı. Bunlar bana zevk veriyor. Ona hiç tanımadığım bir şehirde tanıdık bulup yatacak yer bulabiliyorum. Birine bakıp arkamı dönüp gidemem. Sizler de gitmeyin, dinleyin...
Bugün geldiğiniz noktadan geriye dönük baktığınızda hala yapmak isteyip de yapamadığınız şeyler var mı? Bana göre yaptıklarınıza ve anlattıklarınıza bakıldığında yapmadığınız hiçbir şey kalmamış gözüküyor…
Bilgiye hala açım. Biyoloji ve insan hala ilgimi çekiyor. Bir üçüncü dil de öğrenebilirim.
Çalışmalarınızda hep ailenizin gücünü arkanıza aldığınız iki çocuğunuz ve eşinizle yaşadıklarınızla edindiğiniz deneyimlerinizi renklendirerek anlattığınızı görüyoruz. Oysa hiç kimse sizin kadar cesurca anlatmaz ya da paylaşmaz. Sizin başarınızın sırrı bu mu?
Ailem, başarımı etkiledi. Yeniliğe açık olmam daha sonraki sıralarda. Ailem; özellikle eşim çok önemli oldu, tam destek. Benim çalışkanlığımı çok seviyorum, doğru hedefler koyabilmem belki de sırrım
Sizi yaklaşık 15 yıldır tanıyan biri olarak edindiğim önemli gözlemlerden biri de son yıllarda herkesin diline doladığı ama nitelikli hiçbir şey yapamadıkları ‘Engelli Farkındalığı’ ile ilgili sizin tüm kitaplarınızda, organizasyonlarınızda ve öykü yarışmalarınızda farkında olarak ya da farkında olmayarak çok etkileyici bir şekilde bunu en iyi şekilde başlatan ve sürdüren birisi olmanız. Bize bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
Çok şey söylerim. Hadi ben bir engelliden söz edeyim veya engelli yaşamından söz edeyim diye yola çıkmıyorum. Bu benim yaşamım. Evlat edinecek bir engelliyi tercih ediyor romanımda ki biri. Yani sırf kadınlar ya da sırf erkeklerle ilgili bir aşk romanı yazılması zordur, karakterler kendiliğinden oturur. Bakıyorum, yazdıklarımı okuyorum kitabın içinden bir engelli çıkıyor; hayalim bu genelde eğitimli engelliler.
‘Engelli Farkındalığı’nı öne çıkartan çalışmalarınızdan örnekler verebilir misiniz?
Yahya Kemal Beyatlı İlköğretim Okulu’nun anaokulu biriminin kurulmasını sağladım, kararname çıkartarak. Bu ilk kez, ilk açılan özel alt sınıf anaokulu oldu.
Su Kabağı projesiyle 8 milyon tohum dağıttık. Engelli arkadaşınla ek büyüt topla ve oyna diye.
Çok var, seminerler, köşe yazıları, kitaplar…
Tüm deneyimlerinizden yola çıkarak ‘Türkiye’de Engellilik’ konusunda neler söyleyebilirsiniz?
İstemeden verilmeyen bir ülkede yaşıyoruz. Yani hakkınızsa peşinden koşacaksınız. Ben engelli kardeşlerimin sokağa çıkmalarından, okulların kapılarına dayanmalarından, bilet alıp sinemaya giremeyip kendilerini göstermelerinden yanayım. Biz varız, bizim haklarımız demelerinden yanayım. Ankara’da bir sempozyuma gittim. Engelli yazar arkadaşım Üniversitenin o sempozyumuna giremedi. Bu beni yaralamaz, üzmez, düşündürür. Ben bu yüzden engellilere de kızgın oluyorum. Haklarını aramaları, eğitimlerine çok önem vermeleri lazım. Üniversite yıllarımda engellilere ders vermekle başladı, İngilizce muhasebe dersleri verdim eşimle beraber. O zaman henüz nisanlıydık. Sonra halkı bilinçlendirmenin yollarını aradık. Özel günlerde engellilerin hep yanında olduk. 10 yıldır devam eden bir öykü yarışmasının hem sponsoruyuz hem de yerleşmesi için bütün çabayı benim başkanlığımda gösteriyoruz. Trafik kazalarına dikkati çekmek için bu yarışmayı her yıl tekrarlayarak devam ettiriyoruz. Yarışma değişik platformlarda yapılıyor. Yarışmada ilk ödülü alan lise öğrencisi şu anda 30 yaşında bir iş adamı oldu. 9yılda yüzlerce okulda çalışma gerçekleşti, binlerce çocuk yararlandı, yüzden fazla çocuk ve genç ödüllendirildi.
Bir de trafik andı yazdım. Bu andın sürücülere yemin şeklinde ehliyet alırken söyletilmesi için çalışmalarım hızla devam ediyor.
Çocuklarla bir atölye çalışması yaptık. Engelliyi tanıma, engelli ile yaşamayla ilgili öykü yazdık, en güzel öyküyü yazan çocukla birlikte öyküyü düzenleyip yayımlattık. Gelirini engelliler okuluna bıraktık. İnanın hiçbir şey yapmamış gibi düşünüyorum kendimi, yapılabilecek o kadar çok şey var ki…
Ben bir yöreye gezmek ya da iş için giderim, hemen araştırırım o yörede engelliler ne kadar tanınıyor. Neler yapılabilir.
Bitez’e geldim engellinin adı bile yoktu. Bütün belediye Başkanlarını davet ettim kendi otelime, Turgutreis ve Yahşi geldi. Bitez için sahile engelli tuvaletleri yapmak istiyordum. Para her an cebinizde olmayabilir, ama insanlar size güvenirlerse yardım ederler, verirler, destek olurlar. Mekan çok uygundu. Ressam arkadaşımı (o günkü Hürriyet yazı işleri Müdürü Erol Türegün’ün eşi) da getirdim. Bize bu amaç için İki tablo hediye etti. O gece satışa sunuldu, toplanan parayla tuvaletler yapıldı. Başkanları bulunca engellilerden söz etmiştim. Engellilere mutlaka bir şeyler yapılması gerektiğini hatırlattım. . Işılay Saygın Devlet bakanıydı, o da katılmıştı. O gece Turgutreis başkanının kulağıma fısıldadık. Ertesi yıl Mehmet Kızıltaş mekan görmeye gitti. Rehabilitasyon Merkezi yapma hevesini yerleştirdiğimi düşünüyorum yüreklerine. Anılarımı anlatmam engellileri tanıtmam yetti. O gece hiç engelli yoktu. Şöyle düşünmem çok saçma olurdu, “Galiba Bodrum’da hiç engelli yok” Aslında kimse dışarı çıkarmıyordu, gelmediler o gece. Yine o gece birini tanıdım, çocuğu engelli kimseye göstermiyor özel havuz ya
Bir yazar ve yaşam koçu olarak istihdam da ve sosyal yaşam içinde engelli önyargısının sebepleri ve Kaldırılması için neler yapılmalı?
Engelli bakımı zordu, aile bilinçsiz olduğu zaman daha da zorlaşırdı. Eğitim zaten pahalı; ulaşımıyla verilecek destekle engellinin eğitimine çok yatırım yapmak gerekiyordu; malzeme sıkıntısı da vardı. Vergi kanunları engelliden yana değildi. Halk bu durumda engelliyi ve engeli düşünemez hale gelmişti. Zamanla eğitimli engelliler, bu işe doğru zaman ayıran aileler ortaya çıktıkça bilindi ve korku ortadan kalkabildi. Engel ve engelli önce tanınacak, olaya şeffaf bir şekilde yaklaşılacak. Yani engelliye nasıl davranılacağından tutun nasıl yardım edileceğine kadar öğretilmeli.
Bir defa 50 işçi çalıştırma ve bir engelli çalıştırma şartlı biraz komik. Her iş yeri engelli çalıştırmak istiyorsa çalıştırmalı. Engellilere devlet dairelerinde iş yapamaz adam gibi iş yapamayacağı ortamlar hazırlanmamalı.. Engelli ve başarılı insanlar okullarda seminer ve konferanslar vererek model oluşturmalı, engelliler sevdirilmeli. Pratik yapılarak engellinin ev yaşamının nasıl olması gerektiği ile ilgili seminer verilmeli, özel evlerde pratik yapmalı. Nasıl bulaşık yıkar, lavabo nasıl olmalı bunlar öğretilir. Engelliyi işe almayı değil, mesleğinde ilerlemesini konuşmalıyız artık.
Engellilerin kariyer dünyasında hak ettikleri yeri alabilmeleri için neler yapılmalı?
Eğitim almalılar, sertifika programları yapılmalı. Engelli yakınları gereğinde bu kurs paralarını ödeyerek meslek edinmelerini sağlamalı. Bunun la ilgili devlet desteği de fazlalaştırılmalı. Yurt dışı gezileri, kendilerini anlatabilmeleri, tatil yapabilmeleri sağlanmalı.
Engellilerle ilgili yaptığınız çalışmalarda unutamadığınız bir anınız var mı?
Evet var, engellilerin dostluğu ve tok gözlülüğü beni etkiler. Bir engelli hanıma TV hediye edildi. Açık arttırma da rahmetli Kefelioğlu kazandığı TV’yi genç hanıma hediye etmişti. O zamanlar hiçbirimizin evinde renkli TV yoktu Bunu Şükrü Boyraz da hatırlar. O genç hanım “Benim evimde siyah beyaz TV bile yok, ama derneğimde renkli TV yokken ben evde izleyemem” dedi, derneğe hediye etti. Bu ben de güzel bir anı olarak kaldı.
Şimdi de Engelsizkariyer.com'a gelecek olursak ilk ne zaman duydunuz? Ve düşünceleriniz neler?
Proje aşamasında duydum, heyecanla bekledim, ortaya çıkmasını.
Son olarak Engelsiz kariyer.com aracılığı ile herkese vermek istediğiniz mesaj var mı?
İşitme engelliler çok şirindir, onlar bir aradayken izlemeye doyulmaz.
Ortopedik engelliler kendilerine çok güvenirler.
Zihinsel Engelliler güvenilir bir kişiliğe sahiptir.
Bu özellikleriyle gurur duysunlar, bilinmeyen özelliklerini ve yeteneklerini açığa çıkarmaktan çekinmesinler.
Röportaj: Mehmet Kızıltaş