Ülkemizde henüz bir çoklarımızın duymadığı, farkında olmadığı ya da fark edemediği sosyal yaşamımızı, eğitim ve iş hayatımızı yakından etkileyen önemli bir konu var. Bu konu, okuma ve yazma güçlüğü problemi.
Öncelikle kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
1999 yılında da İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı'ndan mezun olup özel bir okulda İngilizce Öğretmeni olarak çalışmaya başladım. 2003 yılında Amerika'da özel bir okuma programının eğitimini alarak "Özel Okuma Güçlüğü Öğretmeni" sertifikasına hak kazandım. 2006'dan beri okuma güçlüğü, dil bazlı öğrenme güçlüğü olan öğrencilere İngilizce okuma yazmayı öğretme üzerine serbest çalışıyorum.
2009 bahar döneminden beri ise Boğaziçi Üniversitesi'nde yarı-zamanlı öğretim üyesi olarak gene bu konu üzerine ders veriyorum.
Yabancı dil öğrenmekte olan öğrencilerde okuma güçlüğü problemi nedir? Ve bu nasıl anlaşılır?
Öncelikle şunu belirteyim ki benim burada bahsettiğim herkesin yaşayabileceği düzeyde bir okuma güçlüğü değil. Her çocuk anadilinde okumayı öğrenirken bir süre güçlük çekebilir. Çok çeşitli sebeplerden olabilir. Yeni taşınmıştır, okula alışamamıştır... Veya çocuk ya da yetişkin herkes yabancı bir dil öğrenirken okuma becerisini çok kolay ve hızlıca kazanamayabilir. Özellikle yeni bir dile geçtiğimizde o dille ilgili kuralları öğrenmemiz zaman alır, anadilimizden bildiklerimiz kafamızı karıştırır, telaffuz sıkıntıları da devreye girebilir. Ancak tüm bu sıkıntılar hafif düzeydedir, zaman içinde biraz fazla çalışmayla ve dikkatle kendiliğinden geçer.
Okuma güçlüğü olarak bahsedilen konunun diğer bir adı disleksidir. Disleksi özel bir öğrenme güçlüğüdür. Disgrafi (yazma güçlüğü), diskalkuli (matematik güçlüğü) gibi başka çeşitleri daha vardır. Nörolojik bir durumdur. Yani bireyin biraz daha fazla çalışmasıyla veya biraz daha fazla dikkat etmesiyle kendiliğinden geçmez.
Ayrıca disleksisi olduğu için yabancı dil öğrenirken okuma güçlüğü yaşayan öğrenciler, kendi anadillerinde okumayı öğrenirken de güçlük çekmişlerdir. Belki bu güçlüğü destek alarak aşmışlar belki de halen yaşamaktadırlar.
Türkiye'de ilk defa bu konuda Boğaziçi Üniversitesi'nde açılan yeni bir dersle (yabancı dil öğrenmekte olan öğrencilerde okuma güçlüğü problemi olanlara) özel eğitimler veriyorsunuz. Biraz bu konuyu açabilir misiniz? Nedir bu ders?
Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yabancı Diller Bölümü'nde İngilizce Öğretmenliğinde okuyan 3. ve son sınıf öğrencilerine 2009 Bahar döneminde seçmeli bir ders açtık. Bazı öğrenciler gene seçmeli ders olarak aldıkları özel eğitim dersinde biraz bu konuyu öğrenmişler ancak özel eğitim çok geniş kapsamlı bir konu olduğu ve bir çok alt dalı olduğu için çok detayına girememişler.
Bazıları ise hiç duymamıştı. Oysa disleksinin görülme olasılığı % 5- 6 dır. Yani her yüz öğrenciden 5'inde, 6'sında vardır ve bu büyük bir rakam. İlerde İngilizce öğretmeni olup çalışmaya başladıklarında karşılarına çok sayıda öğrenci çıkacak.
Bu derste çok detaylı bu konuyu inceleme ve öğrenme fırsatları oldu. Dersin adı 'İngilizce sınıfında okuma ve yazma güçlüğü' idi. En sık rastlanan okuma güçlüğü olduğu için ona ağırlık verdik. Disleksi nedir, neden olur, öğrencileri nasıl etkiler, neden İngilizce okumayı öğrenmekte zorluk çekerler, ne gibi zorluk çekerler ve İngilizce sınıf öğretmeni bu konuda neler yapabilir, bunun gibi konular üzerinde durduk. Çeşitli programları inceledik. Öğrenciler üniversitenin ortak çalışmalar yürüttüğü uygulamalı ilköğretim okullarından kendilerine birer öğrenci buldular ve dönem boyunca dersleri için bu öğrenciyle çalışıp bir ödev hazırladılar. Ödevin ilk bölümünde sınıfta diğer arkadaşlarına çalıştıkları öğrenciyle ilgili sunum yaptılar. Daha sonra da akademik bir yazı yazdılar. Kendileri bu çocuğu informal şekilde değerlendirdiler, İngilizce dersi için bireyselleştirilmiş eğitim planı yazdılar, bu planı uyguladılar yani çocukla birebir çalıştılar ve bu uygulamayla ilgili yorumlar yaptılar.
Öğrencilerin çok ilgisini çeken bir konu oldu. Dersten çok memnun kaldıklarını ilettiler. Bunun gibi derslere çok ihtiyacımız var çünkü örneğin bu öğrenciler çalışmaya başladıklarında artık daha donanımlılar. En azından konuyu başlangıç seviyesinde biliyorlar, bazı anahtar bilgilere sahipler. Sınıfta bu öğrencileri yakalayabilir, ailelerini doğru şekilde yönlendirebilirler. Kendileri de öğretim planlarını ve şekillerini biraz değiştirerek öğrencilerine hitap edebilir ve sınıf içi yaşadıkları sorunların kendilerinden/ öğretmenliklerinden kaynaklanmadığını bilecekler. Eğer daha fazlasını öğrenmek isterlerse de ne yapmaları gerektiğini nereye bakmaları gerektiğini biliyorlar. Daha verimli ve etkin İngilizce öğretebilecekler sınıflarında.
Ben ayrıca bu konuda farklı gruplara eğitimler de düzenliyorum. Hem kongrelerde akademisyen meslektaşlarımla hem de çeşitli özel okulların seminer günlerinde öğretmen meslektaşlarımla tüm deneyimlerimi, bilgimi paylaşıyorum. Bazen özel okullar veya kurumlar kendi ihtiyaçlarına göre farklı şekilde de sunum/uzun veya kısa eğitim hazırlamamı isteyebiliyorlar.
Bu sıkıntıyı çeken çocukların aileleri bana ulaşıyor, çocuklarına eğer benim bilgim ve deneyimim dahilinde bir konuysa yardımcı olabiliyorum ama hem öğretmenlikte okuyanlara hem de halihazırda öğretmenlik yapanlara da ulaşmak gerektiğini düşünüyorum. Bu konu yaygınlaşmalı. Çünkü bu sıkıntıyı çeken çocuklara yardımcı olmamamız, onların İngilizce okumayı ve İngilizceyi öğrenmemeleri için hiçbir sebep yok. Bu özel bir eğitimle aşılabilecek bir konu.
Bu konuyu diskleksi ile bağdaştırabilir miyiz?
Elbette. İngilizce okumayı öğrenmede yaşanılan güçlük disleksiden kaynaklanmaktadır. Disleksisi olan çocuk, sınıf ortamında, grup içinde, bildiğimiz anlamda yapılan İngilizce dersleri ile okumayı öğrenemeyebilir veya öğrenir ama akıcı ve doğru okuyamayabilir veya onu da halletse okur ama okuduğunu anlayamayabilir ki bu da hiçbir işe yaramaz.
Bu öğrenciler malesef 'yeterince çalışmıyor, beni dinlemiyor, dikkatini vermiyor, isteksiz, ilgisiz' gibi ve benzeri düşüncelerle etiketleniyor. Halbuki bu öğrencinin elinde olan bir durum değil. Ailesinin veya öğretmeninin de elinde olan birşey değil. Çocuğun doğuştan getirdiği, beyni daha farklı çalıştığı için ortaya çıkan bir özelliği. Genel öğretme yöntemleri ne kadar işe yaramıyorsa da bu çocuklar için geliştirilmiş özel öğretme yöntemleri bir o kadar işe yarıyor.
Peki bu problem sadece yabancı dil öğrenimiyle mi sınırlı?
Hayır. Yukarıda bahsettiğim gibi ana dilinde de zorluklar ortaya çıkabilir. Ya da matematik öğrenmede. Çocuğun aslında günlük hayatını da muhtemelen etkiliyordur ama kimse sebebinin bu olacağını düşünmez. Örneğin bu çocuk çok düzensiz olabilir. Odası, çantasının içi dağınıktır. Kalemini, defterini kaybeder. Ev ödevini okuldan eve getirmeyi unutur ya da getirip yapsa bile bu defa okula götürmeyi unutabilir. Sakar olabilir. Ona söylenen şeyleri yapmayı unutur. Aslında hepsinde iyi niyetlidir. Kendini organize edemeyebilir.
Saatinde evden çıkamayabilir, zamanında hazırlanamayabilir. Çok zekidir. Pırıl pırıl bir çocuktur ama bazı şeyleri başarmak onun için çok zordur, herkesten daha fazla çaba göstermesi gerekir.
Şimdide konuyu önemli bir noktadan ele alacak olursak bu problem gençlerin gelecekte ki kariyer planlaması ve kariyer dünyalarını nasıl etkileyebileceğini anlatabilir misiniz?
Gençlerin kariyerini direkt etkileyecektir. Çünkü günümüzde başarılı bir iş hayatının yolu çoğunlukla iyi bir üniversite eğitiminden geçmektedir. Bazen üniversite eğitimi yetmemekte çeşitli alanlarda çalışan kişiler akademik çalışma yapmayacak olsalar bile yüksek lisans yapmak durumunda kalmaktadırlar. Öncelikle İngilizce bilmek, hatta mümkün olduğunca çok yabancı dil bilmek iyi bir kariyer için çok gerekli hale gelmiştir.
Tüm bu başarı diplomalarla, diplomalarda okumakla kazanılmaktadır.
İngilizce okumayı öğrenemeyen veya öğrenmekte geciken çocuk veya arkadaşlarından bu konuda hep geride kalan çocuğun akademik başarısı bundan etkilenecektir. Yeterince okuyamayınca dili de öğrenemez. Sınıf seviyesi ilerledikçe gramer konularından da geri kalır. İngilizce sınav notları düşer. Vaktinin, enerjisinin çoğunu okumayı öğrenmeye harcayacağı için gramer konularında arkadaşlarıyla arasındaki fark giderek açılır.
Bir çok özel okuldaki gerek ilköğretim gerek lise ingilizce müfredatı, lise İngilizce edebiyat dersleri çok üst düzey bir İngilizce hakimiyetini gerektirmektedir. Bazı okullarda fen, matematik dersleri İngilizce yapılmaktadır. Disleksisi olan çocuk, anadilinde de okumakta sıkıntı çektiği için okuma ile başarılan dersler örneğin coğrafya, tarih gibi derslerde akademik başarı, sınav notları düşük olmaktadır.
Zeki ama derslerinde başarısız bir öğrenci, hatta çok azmettiğini, çok çalıştığını ve hala başaramadığını düşünelim, bu öğrenci duygusal olarak da bundan çok etkilenir. Arkadaşlarıyla ilişkisi, öğretmenleriyle ilişkisi hatta ailesiyle ilişkisi de olumsuz etkilenir.
Kısacası öğrencinin akademik başarısının etkilenmesiyle, kariyeri de etkilenir. Erkenden farkedilip doğru şekilde müdahele edildiğinde çok iyi mesleklere sahip olup çok güzel işler başarabilecekken daha azıyla yetinmek zorunda kalabilir.
Bu problemin kalıcı çözümü için neler söyleyebilirsiniz?
Daha önceleri bu problemin çözümü için neler yapılıyordu?
Çok eskiden sanırım bu çocuklar okula gitmiyordu. Okulu erken bırakıyorlardı. Ama çok başarılı işadamları, sanatçılar veya zanaatkarlar oluyorlardı.
Sonrasında özel öğretmenlerle aileler çocuklarını desteklemeye çalıştı. Evet birebir ders almak bu çocuklar için doğru ama daha öncede konuştuğumuz gibi sınıftakiyle aynı yöntemler kullanıldığı müddetçe biraz daha fazla saat çalışmak kalıcı ve etkili çözüm üretmiyor.
Şu anda özellikle Türkçe konusunda destek veren bir çok uzman var. Henüz bizde standart değerlendirme araçları, eğitim programları ve eğitim mazlemeleri olmasa da bazı uzmanlar bu konuya gerçekten çok vakit ayırıyor ve en iyi şekilde Türkçe'de çocuklara yardımcı oluyorlar. İngilizce alanı ise çok daha yeni.
Bu eğitimin önemini, eğitimi alan ve almayanlar arasında ki farkları bize anlatabilir misiniz?
Bu özel program ile çocuk İngilizce okumayı kolaylıkla ve keyifle öğrenir. Ne kadar kısa sürede okumayı öğrenebilirse bu onun genel İngilizce'yi daha kısa sürede öğrenmesini sağlar. İngilizce dersinde başarısı arttıkça dersi sevmeye başlar, derse, öğretmenine karşı daha pozitif olur. Sınav notları yükselir. Kendi kendine ders çalışmaya, ödev yapmaya başlayabilir veya ona yardımcı olmak isteyen anne-babasına ya da özel öğretmenine karşı daha yapıcı bir tutumu olur, bu yardım teklifine daha sıcak bakar. Bu çalışmaları sahiplenir. Bu diğer derslere karşı da olumlu bir tutum içine girmesini sağlayabilir. Türkçe ve İngilizce'deki sorunlarını çözmüş çocuk okula gitmeyi sever, okulda geçirdiği vakitten daha çok faydalanır ve arkadaşlarıyla daha iyi ilişkiler kurar. Performansı arttıkça potansiyelini daha çok gösterir.
Bu eğitimi tamamladıktan sonra yaşı ve sınıf seviyesi ilerlese bile, dolayısıyla okuduğu parçalar zorlaşsa bile tüm hayatı boyunca İngilizce okuma konusunda hiçbir sıkıntı çekmez. Her zaman sınıf seviyesinde okuyabilir, üniversiteye gittiğinde de akademik düzeyde metinleri rahatlıkla okuyabilir. Ders dışında İngilizce hikaye kitabı, dergi, gazete okuyabilir, internette İngilizce sayfalarda istediği konuda araştırma yapabilir.
Eğer İngilizce yazma konusunda da sıkıntıları varsa ve dikkati bu yanlışlara çekildiği halde bu hataları düzeltemiyor durumda ise bu program yazmaya yönelik değil ama okuma ve yazma sıkıntısının kaynakları ortak olduğu için okumaya yönelik yapılan bu çalışma dolaylı olarak yazısını da geliştirir. Hiç yazım hatası yapmamaya ya da minimumda herkes kadar yapmaya başlayabilir.
İngilizce okuyabildikçe, genel İngilizce'yi öğrendikçe kelime dağarcığı artar, kendini daha etkili şekilde ifade edebilir, etrafındaki dünyayı daha iyi tanır, genel kültürü artar. Üniversite düzeyine geldiğinde akademik araştırmalar yapabilir, makaleler okuyabilir, İngilizce eğitim veren bir üniversiteyi bitirebilir ya da yurtdışında eğitim görebilir.