Otomobil yarışlarına olan tutkusu ve hayatını değiştiren kazasıyla başlayan yolculuk, Kübra Denizci Keskin’i psikologluk ve ralli pilotluğu hayallerine taşımak için bir fırsata dönüştü. Her engeli aşarak kararlılıkla ilerleyen Keskin’in ilham dolu hikayesi, hayallerin peşinden gitmenin ve zorlukları fırsata çevirmenin gücünü gözler önüne seriyor.
Klinik Psikolog Keskin’in, tutku, ilham ve başarı dolu hikayesi ile sizi baş başa bırakıyorum.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Merhaba, adım Kübra Denizci Keskin. Klinik psikolog, motivasyon konuşmacısı ve dünyada bir ilki gerçekleştiren ralli pilotuyum. 2004 yılında geçirdiğim bir kaza sonrası hayatım tamamen değişti. Ancak o günlerden itibaren, yaşadığım zorlukları fırsata çevirmek ve hayata yepyeni bir anlam kazandırmak için çalışmaya başladım.
Psikoloji eğitimi alarak insanların hayatlarına dokunmayı, yaşadıkları zorlukları birlikte aşmayı ve umutlarını yeniden keşfetmelerine yardımcı olmayı seçtim. Aynı zamanda çocukluğumdan beri hayalini kurduğum hız ve yarış tutkusunu gerçeğe dönüştürdüm. Bugün, ulusal ve uluslararası arenada yarışarak hem kendi sınırlarımı zorluyorum hem de engellerin aşılabileceğini kanıtlıyorum.
Benim için hayat, sadece kendi hikayemi yazmak değil; başkalarına da kendi hikayelerinde bir sayfa açmaları için ilham verebilmek. Sporun disiplini, psikolojinin insanı anlayan derinliği ve kişisel mücadelemin getirdiği bakış açısıyla, insanlara şu mesajı vermek istiyorum: Engeller, yalnızca aşılması gereken bir detaydır. İnanırsanız ve harekete geçerseniz her şey mümkün.
Benim hikayem, zorlukların yeniden başlamak için bir fırsat olduğunu gösteren bir yolculuk. Her gün, hayata daha sıkı tutunmak ve başkalarına umut olabilmek için çalışıyorum.
Okul yıllarınızdan bahsedebilir misiniz?
Bursa Şükrü Şankaya Anadolu Lisesi’nde eğitimime devam ederken, lise 2. sınıfta hayatımı değiştiren bir kaza yaşadım ve omurilik yaralanması geçirdim. Bu süreç, eğitim hayatımı kesintiye uğrattı. Yoğun bir rehabilitasyon süreci geçirdim ve bu dönemde tekerlekli sandalyeyi kabullenmek benim için büyük bir mücadeleydi.
Kaza sonrası, uzun bir süre evden çıkamadım; tam üç yıl boyunca adeta kendi içime kapanmıştım. Ancak bir noktada bu durumun beni daha fazla geriye çekmesine izin vermemeye karar verdim. Açık liseden mezun olduktan sonra üniversite sınavına hazırlandım ve yeniden hayata tutundum.
Eğitim hayatıma Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde başladım. Daha sonra İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde İşletme Yüksek Lisansı (MBA) ve Üsküdar Üniversitesi’nde hem Psikoloji lisansımı hem de Klinik Psikoloji yüksek lisansımı tamamladım.
Bu süreç bana şu önemli dersi verdi: Bazen hayatta yeniden başlamak zorunda kalabilirsiniz ama bu asla sonunuz olmak zorunda değil. Eğitim, hayallerime ulaşmada en büyük dayanağım oldu.
Çocukken olmak istediğiniz veya hayalini kurduğunuz bir meslek var mıydı?
Çocukken en büyük hayallerimden biri, psikolog olmaktı. İnsanları anlamak, onların hayatlarına dokunmak ve zor anlarında onlara yardımcı olmak beni her zaman cezbetti. Bunun yanı sıra, hız ve yarış tutkusu da içimde bir kıvılcım gibiydi. Otomobil yarışları izlerken, bir gün direksiyon başında olmayı hayal ederdim. Psikolog olarak insanların iç dünyalarına yolculuk ederken, bir yarış pilotu olarak fiziksel sınırları zorluyor ve özgürlüğün tadını çıkarıyorum.
2004 tamamen hayatınızı değiştiren bir yıl olmuş. Yaşadıklarınızı ve üstesinden nasıl geldiğinizi paylaşabilir misiniz?
2004 yılı, hayatımın en büyük dönüm noktası oldu. Bir kaza sonucu omurilik yaralanması geçirdim ve tekerlekli sandalyeyle hayatıma devam etmek zorunda kaldım. Bu durum, bir anda hem fiziksel hem de duygusal olarak çok büyük bir yük getirdi. O günlerde hissettiğim şey, bir anlamda hayata yeniden başlamaktı.
Kazanın ardından üç yıl boyunca evden çıkmadım. Bu süreç, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik olarak da bir travmaydı
Öncelikle tekerlekli sandalyeyi ve bununla yaşayacağım hayatı kabul etmem gerekiyordu. Bu kolay bir süreç olmadı; fiziksel olarak yeniden güçlenmek için uzun süre rehabilitasyon gördüm. Daha önemlisi, psikolojik olarak kendimi yeniden inşa ettim. Bu süreçte destek aldım, kitaplar okudum, kendime küçük ama anlamlı hedefler koyarak ilerledim.
Kazanın ardından, bir zamanlar hayal ettiğim her şey için yeniden mücadele etmeye karar verdim. Eğitimime devam ettim, üniversite sınavına hazırlandım, üniversite öğrencisiyken belediyede çalışmaya başladım ve 10 yıl sonra psikoloji eğitimi alarak başkalarına yardım etmeye başladım. Spor ise benim için en büyük özgürlük alanı oldu. Bugün uluslararası arenada yarışan bir ralli pilotu olmayı başardım.
'Engel, sadece bir bakış açısıdır. Eğer bir hayaliniz varsa ve ona ulaşmak için kararlılıkla çalışırsanız, hiçbir şey sizi durduramaz.' Hayatta yaşadığımız her zorluk, aslında bizi yeniden şekillendiren bir fırsat olabilir. Benim hikayem, bu felsefenin bir yansımasıdır.
“Hiçbir başarı kolay elde edilmiyor” der her zaman büyüklerimiz. Sizin ralliye olan ilginiz nasıl başladı?
Ralliye olan ilgim aslında çocukluğuma dayanıyor. Küçük yaşlardan itibaren hız ve motor sporlarına karşı büyük bir tutkum vardı. Televizyonda yarışları izlerken, bir gün direksiyon başında ben olsam nasıl olur diye hayal kurardım.
Ancak bu tutku, tekerlekli sandalyeye bağımlı bir hayata başladığımda bir süreliğine uzak bir hayal gibi görünmeye başladı. Bir gün, 'Neden olmasın?' dedim ve bu hayalimin peşinden gitmeye karar verdim. Engelli bir sporcu olarak takım, sponsor bulmak hiç kolay olmadı. Ralli paralimpik bir spor değil. Engelli olmayan bireylerle yarışıyorum. Özel tertibatlı bir otomobili hazırlamak, gerekli prosedürleri geçip lisans almak ve eğitimler zorlu bir yolculuktu. Ama başardım. Tabi ki buradaki en büyük şansım pistlerde benim gibi ralli pilotu olan eşimle tanışmak oldu. O bana mentorluk yaptı. Hikayeme inanan sponsorlarla birlikte bir yola çıktık. İlk sene Türkiye Tırmanma Şampiyonasında kategorimde Kadın Pilotlar birincisi oldum. 2024 Türkiye Ralli Şampiyonasını kategorimde ikinci tamamladım. Ve dünyada Avrupa Ralli Şampiyonasında yarışan ilk engelli kadın pilot olarak Avurpa’da da podyuma çıkmayı başardım.
Ralli, yalnızca bir spor değil; aynı zamanda disiplini, ekip çalışmasını ve cesareti öğreten bir yaşam tarzı. Yarışta yaşadığım her zorluk bana daha güçlü olmayı öğretti. Bugün ralliye olan ilgim, çocukluk hayalimden gerçek bir profesyonelliğe dönüşmüş durumda. Bu yolculuk, bana büyüklerimizin dediği gibi hiçbir başarının kolay elde edilmediğini her gün yeniden hatırlatıyor.
Ralli pilotu olma yolculuğunda karşılaştığınız zorluklar, yarışmalara katıldığınız araçların size uygunluğu vb. gibi anlatabilir misiniz?
Ralli pilotu olmak, özellikle benim gibi engelli bir birey için hem fiziksel hem de lojistik açıdan oldukça zorlu bir süreçti. Bu yolculuğa başlarken en büyük engelim, yarış araçlarının benim ihtiyaçlarıma uygun şekilde modifiye edilmesi gerekliliğiydi. Standart bir ralli aracında birçok şey, ayaklarla kontrol edilmek üzere tasarlanmıştır; ancak benim araçta tüm kontrol sistemlerinin el ile çalıştırılabilir hale getirilmesi gerekiyordu. Bu süreç hem zaman alıcı hem de oldukça maliyetliydi. Araçlarımı, benim ihtiyaçlarıma uygun hale getirmek için özel ekipmanlar ve uzman teknik destek gerekiyordu. Bu noktada sponsor desteği bulmak, yolculuğumun en kritik parçalarından biri oldu. Engelliler için spor ekipmanları üreten firmalarla iş birliği yaptım ve bu sayede ralliye uygun aracım tasarlandı.
Fiziksel açıdan da ciddi bir hazırlık süreci gerekti. Tekerlekli sandalye kullandığım için, kollarımın gücü ve dayanıklılığı yarışlarda benim için hayati önem taşıyor. Bu yüzden düzenli bir antrenman ve fizik tedavi programı ile kendimi sürekli formda tutuyorum.
Bir diğer büyük zorluk ise, rallinin doğası gereği, fiziksel ve zihinsel olarak son derece yorucu olması. Ancak bu zorlukların hepsi, benim için birer fırsat oldu. Her engel, yeni bir çözüm üretme ve daha güçlü olma şansı sundu. Bugün, ralliye katılan araçların bana uygun hale getirilebildiğini ve bu sporda bir fark yaratabildiğimi görmek, tüm bu çabaların karşılığını aldığımı hissettiriyor.
Klinik Psikolog olmaya nasıl karar verdiniz? Bu konuda neler yapıyorsunuz?
Klinik psikolog olmaya karar vermem, aslında yaşadığım zorlukların bir sonucu diyebilirim. 2004 yılında yaşadığım kaza sonrası kendimi yeniden inşa etmem gereken uzun ve zorlu bir süreçten geçtim. Bu süreçte, yalnızca fiziksel değil, psikolojik olarak da pek çok mücadele verdim. Kendi içsel yolculuğumda, doğru yönlendirme ve destekle insanların hayatlarını nasıl değiştirebileceğimi fark ettim ve bu benim için bir dönüm noktası oldu.
Psikoloji okumaya karar vermemin temelinde, benim gibi zorlu süreçler yaşayan insanlara rehberlik etme isteği vardı. İlk lisans eğitiminden 10 yıl sonra Üsküdar Üniversitesi’nde Psikoloji lisans eğitimi ve Klinik Psikoloji alanında yüksek lisans eğitimi aldım. Bu süreçte, özellikle “travma sonrası iyileşme ve büyüme” üzerine çalıştım.
Meslek hayatımda, bireylerin zorluklarını ve içsel çatışmalarını anlamaya, onlara daha sağlıklı bir yaşam için rehberlik etmeye çalışıyorum. Travma sonrası stres bozukluğu, kaygı bozuklukları ve depresyon gibi konularda bireysel terapi seansları yapıyorum. Bunun yanı sıra, eğitimler ve seminerler düzenleyerek daha geniş kitlelere ulaşmayı hedefliyorum.
Psikolog olarak insanlara şunu anlatmaya çalışıyorum: Zorluklar, bizi büyütmek ve geliştirmek için bir fırsat olabilir. Önemli olan, bu süreçte kendimize şefkatle yaklaşmak ve gerekirse profesyonel bir destek almaktan çekinmemek. Her bir danışanımın kendi potansiyelini keşfetmesine yardımcı olmak, benim için en büyük mutluluk ve motivasyon kaynağı.. Psikolog olmayı seçmek, benim için sadece bir meslek değil, hayatıma anlam katan bir yolculuk oldu.
Bu arada çok şapkanız var. Hem belediyede çalışıyorsunuz hem ralli hem de klinik psikologsunuz. Hepsini bir arada nasıl yönetiyorsunuz? (Annelik şapkanız var mı onu da ekleyebilirsiniz.)
Şimdilik annelik şapkam yok, ancak ileride bu rolü de büyük bir heyecanla üstlenmeyi hayal ediyorum. Tüm bunları bir arada yönetmek elbette kolay değil. Ancak burada birkaç önemli unsur devreye giriyor: önceliklerimi belirlemek, planlı olmak ve disiplinle hareket etmek. Hangi alanın ne zaman daha fazla odaklanmamı gerektirdiğini iyi analiz ediyorum. Örneğin, bir yarış öncesinde tüm enerjimi antrenmanlara ve hazırlıklara veriyorum diğer sorumluluklarımı buna göre planlıyorum.
Beni bu kadar farklı alanlarda motive eden şey, her birinin bana farklı bir tatmin duygusu vermesi. Psikolog olarak bir danışanımın hayatına dokunabilmek, ralli pilotu olarak sınırları zorlamak, belediyede topluma fayda sağlamak… Her biri benim için ayrı bir anlam taşıyor ve bu çeşitlilik beni hayata daha sıkı bağlayan bir enerji kaynağı. Elbette bu kadar çok sorumluluğu yönetmek, güçlü bir destek sistemi gerektiriyor. Eşim Ahmet ve ailem bu süreçte en büyük destekçim.
Bursa’da engeli olan bireylerin istihdama katılımda yaşadıkları zorluklar var mı?
Sadece Bursa’da değil Türkiye genelinde engelli bireyler, istihdama katılım konusunda çeşitli zorluklarla karşılaşıyor. En temel sorunlardan biri, işverenlerin engelli bireylerin potansiyeline dair önyargıları. Ayrıca, çalışma alanlarının fiziksel erişilebilirlikten yoksun olması da büyük bir engel. Yasal düzenlemeler olsa da, uygulamada tam anlamıyla hayata geçirilemiyor.
Engelli bireylerin istihdama katılımı, sadece ekonomik bağımsızlık değil, aynı zamanda toplumsal eşitlik için de çok önemli. Bu alanda farkındalığın artırılması, iş yerlerinin erişilebilir hale getirilmesi ve hakların daha etkin savunulması gerekiyor. Engelleri aşmak, bireylerin kararlılığı kadar toplumsal desteği de gerektiriyor.
Engeli olan bir birey olarak iş yaşamınızda ilk iş mülakatınızı ve işe giriş sürecinizde yaşadıklarınızı anlatabilir misiniz?
Belediyede iş hayatıma, engelli personel sınavını kazanarak başladım. Sınav sonrası süreç oldukça profesyonel ve yapıcı bir şekilde ilerledi. Sınavda 1. Olmuştum. Mülakat sırasında yetkinliklerime odaklanıldı ve kendimi rahatça ifade edebildim. Yazı İşleri Müdürlüğü’ne bağlı olarak Belediye Meclisi’nde göreve başladım ve 17 yıldır bu görevimi sürdürüyorum. Bu süreç, hem bireysel gelişimime katkı sağladı hem de topluma fayda sunma fırsatı verdi.
Kişisel ve mesleki gelişiminiz için neler yapıyorsunuz?
Psikoloji alanında, çeşitli ekollerden eğitimler alarak bilgi ve becerilerimi genişletmeye özen gösteriyorum. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), Pozitif Psikoloji ve Kişilerarası İlişkiler Psikoterapisi gibi birçok alanda eğitim aldım. Ayrıca düzenli olarak süpervizyonlara katılarak vaka çalışmalarımı değerlendiriyor ve alanımdaki güncel gelişmeleri takip ediyorum.
Ralli kariyerimde ise hem fiziksel hem de teknik anlamda sürekli bir öğrenme sürecindeyim. Özel donanımlı bir araç kullandığım için, bu araca uygun sürüş tekniklerini geliştirmek adına düzenli olarak antrenmanları yapıyorum.
Tüm bunların yanı sıra, alanımdaki uzmanlarla ve uluslararası platformlardaki meslektaşlarla sürekli iletişim halindeyim. Benim için gelişim, hiçbir zaman tamamlanmayacak bir süreç. Psikolojiden spora, topluma fayda sağlamaktan bireysel hedeflere ulaşmaya kadar her alanda kendimi daha ileriye taşımayı hedefliyorum. Çünkü insan, her zaman daha iyisini yapma potansiyeline sahiptir; yeter ki bu potansiyeli açığa çıkaracak adımları atmaktan vazgeçmesin.
Tekerlekli sandalye kullanıcısı olarak çalışma koşullarınız nasıl? Ofiste bir iş günü nasıl başlıyor ve nasıl bitiyor.
Tekerlekli sandalye kullanıcısı olarak çalışma koşullarımın uygun olması benim için büyük bir önem taşıyor. Bu konuda çok şanslıyım çünkü görev yaptığım belediyede erişilebilirlik konusunda çok iyi düzenlemeler var.
Belediye meclisi çalışmalarında aktif olarak yer aldığım için sık sık dosyalar hazırlıyor ve ekip arkadaşlarımla koordinasyon sağlıyorum. Öğlen olduğunda ise rutinim içinde çok özel bir bölüm var: hemen yan binamızda bulunan Romatem Hastanesi’ne fizik tedaviye gidiyorum. Fizik tedavi, sadece sağlık açısından değil, aynı zamanda gün içinde enerjik kalmamı sağlamak ve fiziksel gücümü korumak açısından da çok önemli. Fizik tedavi sonrası işime kaldığım yerden devam ediyorum.
Sıkıldığınızda ya da motivasyonunuzu kaybettiğinizde neler yapıyorsunuz?
Yarış Simülatöründe çalışmak ve yüzmek gibi fiziksel aktiviteler, hem bedenimi hem de zihnimi dinç tutuyor. Ruhsal olarak ise kitap okumak ve podcast dinlemek benim vazgeçilmezlerim arasında. Özellikle bana ilham veren kişilerin hikayelerini öğrenmek ve onların sözlerinden notlar çıkarmak beni motive ediyor. Bunun yanında, insanlarla etkileşim kurmak da ruh halimi olumlu yönde etkiliyor.
Ppsikolog olarak şunu da eklemek isterim: Her gün aynı motivasyon ve mutluluk seviyesinde olamayız, bu tamamen doğal bir durum. Hayat iniş ve çıkışlarla dolu ve bu duygusal dalgalanmaları kabullenmek, zihinsel esneklik için çok önemli. Duygularımızı yargılamadan, o an sahip olduğumuz hisleri olduğu gibi kabul etmek, psikolojide 'kendine şefkat' yaklaşımının temel taşlarından biridir. Olumsuz duygular da bir öğretmendir; önemli olan, onları anlamak ve yolumuza devam edebilmek için bir fırsat olarak görmektir.
Çalışma hayatınızda hiç mobbing, ayrımcılık ve önyargılarla karşılaştınız mı? Eğer karşılaştıysanız kısaca özetleyerek bu süreçlerle nasıl başa çıktınızı da anlatabilir misiniz?
Çalışma hayatım boyunca mobbing, ayrımcılık ya da önyargılarla karşılaşmadım. Bu konuda kendimi çok şanslı hissediyorum çünkü görev yaptığım belediyede çalışma arkadaşlarım her zaman destekleyici ve anlayışlı bir tutum sergilediler. İş ortamımda karşılıklı saygıya ve iş birliğine dayalı bir kültür var, bu da kendimi değerli hissetmemi sağladı.
Ancak şunu biliyorum ki, birçok kişi iş hayatında bu tür zorluklarla karşılaşabiliyor. Psikolog olarak bu süreçlerin ne kadar zorlayıcı olabileceğinin farkındayım. Bu yüzden, bu tür durumlarla başa çıkmak için bireylerin kendi haklarını bilmeleri, gerekirse profesyonel destek almalarının çok önemli olduğuna inanıyorum. Umarım çalışma ortamlarında daha fazla anlayış ve kapsayıcılık sağlayarak herkesin kendini güvende hissedebileceği bir dünya inşa edebiliriz
Yaşadığınız (ayrımcılık, mobbing ve önyargılar gibi) istenmeyen durumlarla başa çıkmanızda kimlerden destek aldınız?
İş hayatında mobbing ya da ayrımcılık gibi durumlarla karşılaşmadım, ancak günlük yaşamda en büyük zorluklardan biri, sosyal alanlarda fiziksel erişimin yeterli olmaması. Bu, tekerlekli sandalye kullanan biri olarak, hayatımı pek çok kez zorlaştırdı. Bir yere gitmek ya da bir etkinliğe katılmak istediğimde erişim engelleriyle karşılaşmak, bir birey olarak eşit bir şekilde sosyal hayatın içinde olma hakkımı kısıtlıyor. Mutlaka yanımda bana eşlik eden biri olması gerekiyor. Bu da çok kısıtlayıcı.
Herkes gibi, mücadele etmek zorunda kalmadan huzurlu ve eşit bir şekilde sosyal olabilmeliyiz. Bu zorluklarla başa çıkarken en büyük desteği, ailemden ve arkadaşlarımdan alıyorum. Onların anlayışı ve yardımı sayesinde birçok engeli aşabildim. Bununla birlikte, fiziksel erişimin bir hak olduğu bilincinin yaygınlaşması ve bu konuda daha fazla farkındalık yaratılması için kendi deneyimlerimi paylaşarak topluma katkı sağlamaya çalışıyorum.
Erişilebilirlik, yalnızca bir kolaylık değil, aynı zamanda toplumsal eşitliğin bir göstergesi. Bunun bir hak olduğunu ve herkesin buna sahip olması gerektiğini savunmaya devam edeceğim.
Çalışma hayatınızda prensip ve olmazsa olmaz dediğiniz kurallarınız var mı? Bunlar neler? Bize anlatabilir misiniz?
Öncelikle, disiplin ve sorumluluk benim için en önemli değerlerden. Aldığım her görevi zamanında ve en iyi şekilde yerine getirmeye özen gösteririm. Bir diğer olmazsa olmazım ise iletişim ve şeffaflık. İş ortamında açık bir iletişim kurmaya, herkesin fikrine saygı duymaya ve karşılıklı anlayışa dayalı bir ilişki geliştirmeye çok önem veririm. İyi bir ekip çalışmasının temelinde güçlü bir iletişim olduğunu düşünüyorum. Kendimi sürekli geliştirmek ve yeniliklere açık olmak, çalışma hayatımın bir diğer temel prensibi. Hem mesleki hem kişisel anlamda öğrenmeye devam etmek, bana her gün yeni şeyler katıyor ve işimde daha iyi olmamı sağlıyor. Tüm bunlar, çalışma hayatımda rehber olarak gördüğüm değerler. Bunlara sadık kalarak hem kendime hem de çevreme daha fazla katkı sağlamayı hedefliyorum.
Şimdi de çalışmalarınızdan uzaklaşarak bize boş zamanlarınızı nasıl değerlendirdiğinizden ve hobilerinizden bahsedebilir misiniz?
Hayatın temposu ne kadar yoğun olursa olsun, kişinin kendisiyle yalnız kalmasının çok iyileştirici olduğuna inanıyorum. Bu anlar, hem kendimizi dinlemek hem de yaşamın karmaşasında kaybolan duygularımızı fark etmek için bir fırsat. Evde kendime ayırdığım zamanlar benim için tam da bu yüzden çok kıymetli. Fiziksel olarak da aktif olmayı seviyorum. Yüzmek ya da doğada vakit geçirmek, bedenimle zihnimi dengelememe yardımcı oluyor. Bunların yanı sıra, sosyal bir insan olarak, sevdiklerimle vakit geçirmek ve insanlarla temas etmek bana enerji veriyor. Ancak, bu kadar yoğun bir yaşam içinde kendime ayırdığım yalnız anlar, hem içsel huzurumu bulmamı hem de daha güçlü bir şekilde hayatıma devam etmemi sağlıyor. İnsanın kendiyle kalabildiği bu özel anların kıymetini bilmek, bence ruh sağlığımız için en değerli yatırımlardan biri
Ailenizin başarınızdaki yeri ve öneminden de bahsedebilir misiniz?
Ailem, başarı yolculuğumda her zaman en büyük destekçilerim oldu. Her birinin ayrı bir rolü var ve bu roller, beni bugün olduğum kişi haline getirdi.
Annemin pozitif bakış açısı, en zor anlarımda bile umut ışığım oldu. Onun güçlü duruşu ve her durumda iyiyi görme becerisi, hayata karşı daha dayanıklı olmamı sağladı. Annem, bana sadece bir anne olarak değil, aynı zamanda hayatta her zaman bir çıkış yolu olduğunu hatırlatan bir rehber olarak çok şey kattı. Üniversite hayatı boyunca fiziki şartlar uygun olmadığı için hep bana eşlik etti.
Babam ise her zaman başarmama olan inancıyla bana güç verdi. Onun, ‘Sen yaparsın, her zaman daha iyisini başarabilirsin’ diyerek verdiği cesaret, özellikle ralli sporuna başlamamda çok büyük bir güç oldu. Neredeyse her kararımda ve her adımımda destekçim olmuştur.
Kardeşim ise çok ayrı bir yere sahip hayatımda. Her koşul ve şartta yanımda olan, bana sosyal yaşamda aktif olma cesareti veren ve beni tamamlayan en önemli parçam. Onun varlığı, beni hem sosyal hem de duygusal anlamda güçlendirdi. Kardeşimle kurduğumuz bağ, hayatımı daha anlamlı ve dengeli bir hale getirdi. O, sadece bir kardeş değil, aynı zamanda en yakın arkadaşım. Onların sevgisi ve desteği, hayatım boyunca taşıyacağım en büyük güç kaynaklarımdan biri.
Erişilebilirlik ve makul uyumlaştırma anlamında yaşadığınız zorluklar var mı? Neler? (Çalışma alanınız, kolaylaştırıcı destek teknolojileri, servis, taksi, toplu taşıma, şehirlerarası otobüsler vb. gibi.) Karşılaştığınız erişilebilirlik problemleri ile mücadele ediyor musunuz?
Erişilebilirlik, sadece benim değil, birçok engelli bireyin günlük yaşamda karşılaştığı en büyük sorunlardan biri. Şahsen, şehir içi ve şehirlerarası ulaşımda kendi aracımı kullandığım için biraz daha bağımsız hareket edebiliyorum. Ancak toplu taşıma araçlarının genellikle erişilebilir olmaması, birçok insan için ciddi bir engel teşkil ediyor. Özellikle otobüslerde ve trenlerde rampaların yetersizliği, asansörlerin çalışmaması ya da uygun bekleme alanlarının olmaması gibi sorunlarla sıkça karşılaşıyoruz. Kendi yaşadığım deneyimlere gelirsek, örneğin oturduğum sitede bile park alanıma saygısızlıklarla karşılaşabiliyorum. Engelli park yerlerinin işgal edilmesi, sadece bir alan kaybı değil, aynı zamanda bir hak ihlalidir. Bu tür durumlar, günlük hayatı gereksiz yere zorlaştırıyor.
Bu sorunların yanı sıra, sosyal alanlarda erişilebilirlik eksikliklerini gözlemlemek de üzücü. Engelli bireyler için rampa ya da asansör olmadığında, basit bir kafeye gitmek ya da bir etkinliğe katılmak bile büyük bir çaba gerektiriyor. Erişilebilirlik problemleriyle mücadele etmeye çalışıyorum. İnsanlara bu konuda farkındalık kazandırmak, gördüğüm sorunları dile getirmek ve gerekli düzenlemelerin yapılması için çaba göstermek, benim için bir sorumluluk. Çünkü erişilebilirlik bir lüks değil, herkesin hakkıdır.
Bunun yanında, teknolojinin sunduğu kolaylaştırıcı çözümler de büyük bir potansiyel taşıyor. Ancak bu çözümlerin daha yaygın hale getirilmesi ve engelli bireylerin hayatlarını kolaylaştıracak şekilde adapte edilmesi gerekiyor. Tüm bunlar, yalnızca bireylerin değil, toplumun da hayat kalitesini artıracak adımlar.
Erişilebilirlik konusunda daha kapsayıcı ve bilinçli bir yaklaşım benimsediğimizde, hepimiz için daha eşit ve yaşanabilir bir dünya inşa edebiliriz.
Covid-19 döneminde sosyal izolasyon dönemini nasıl geçirdiğiniz? Bu durum sizde ne gibi olumsuzluklar veya olduysa olumlu kazanımlar oluşturdu? (Örneğin her engeli olan kişileri evlerine hapsederken sağlık, psikolojik, rehabilitasyon ve iş kaybı gibi olumsuzluklar oluştururken bir yandan da yıllardır işverenlerin uzak durduğu kabul etmediği uzaktan çalışma geçildi. Bir anda teknoloji ve uygulamaların önemi artması ile daha hızlı ilerleme oldu engelliler için erişilebilir teknolojilerin olmazsa olmaz olduğu görüldü vb. gibi size göre örnekleriniz varsa yazabilirsiniz.)
Sosyal izolasyon sürecinde, özellikle fizik tedavi ve spor faaliyetlerime düzenli olarak erişimim kısıtlandı. Bu nedenle, egzersizlerimi ve fizik tedavi rutinimi evde sürdürebilmek için farklı yöntemler geliştirdim. Bu zorlu süreç, kendi kaynaklarıma yönelmenin ve disiplini korumanın önemini bir kez daha öğretti.
Ancak bu dönemin olumlu tarafları da oldu. Yoğun yaşam temposundan bir süreliğine uzaklaşarak kendime daha fazla vakit ayırabildim. Hayatın telaşından sıyrılmak, ruhsal olarak bana bir güç kazandırdı. Daha önce zaman ayıramadığım birçok şey için bir fırsat oldu. Özellikle psikoloji alanında eğitimlere katıldım, bol bol okudum ve yazılar yazdım. Bu süreç benim için bilgi ve kendini geliştirme açısından oldukça verimli geçti.
Bir diğer olumlu tarafı ise teknoloji ve dijital iletişimin hayatımıza ne kadar büyük bir değer kattığını görmem oldu. Canlı yayınlar, online toplantılar ve dijital etkinliklerle birçok insana ulaşabildim.
Pandemi süreci, iş dünyasında da önemli değişimler getirdi. Daha önce işverenlerin pek sıcak bakmadığı uzaktan çalışma modeli, bir anda hayatın merkezine yerleşti. Bu, engelli bireyler için uzun zamandır talep edilen bir uygulamanın hayata geçmesini hızlandırdı.
Çalışan, tutkulu ve başarılı bir kişi olarak engellilerin istihdamda hak ettiği yeri alması için engeli olan bireyler ve işverenler neler yapılmalı?
Engelli bireylerin istihdamda hak ettiği yeri alabilmesi, yalnızca bireylerin değil, işverenlerin de güçlü bir değişim iradesi göstermesini gerektiriyor. Burada asıl mesele, engeli olan bireylerin yalnızca bir iş pozisyonu dolduran değil, değer yaratan bireyler olarak görülmesi.
Öncelikle, engelli bireylerin kendi potansiyellerini tanımaları ve bu doğrultuda kendilerini geliştirmeleri çok önemli. Her bireyin kendi yeteneklerini ve güçlü yönlerini keşfetmesi, kariyer yolculuğunda en büyük avantajlarından biri olacaktır. Bunun yanında, özgüvenlerini geliştirmeli ve başkalarının önyargılarına aldırmadan, hak ettikleri fırsatları cesurca talep etmeliler. Hayatta en önemli şey, kendi değerinizi bilmek ve bunu kararlılıkla savunabilmektir.
Ancak işverenler açısından da bir dönüşüm gerekiyor. Engelli bireylerin iş gücüne dahil edilmesi, sadece bir yasal zorunluluk olarak değil, bir fırsat olarak görülmeli. İşverenlerin, engelli çalışanların kurumlarına katabileceği farklı bakış açılarını ve değerleri fark etmeleri gerekiyor. Erişilebilirlik, yalnızca fiziksel alanların düzenlenmesiyle sınırlı kalmamalı; iletişimde, ekip çalışmasında ve liderlik fırsatlarında da kapsayıcı bir anlayış benimsenmeli.
Ayrıca, klişe yardım bakış açısından sıyrılmamız gerekiyor. Engelli bireyler, sadece desteklenen ya da korunan kişiler değil; üretken, yaratıcı ve katkı sağlayan bireylerdir. İşverenlerin, bu bireyleri yalnızca engelleriyle değil, yetenekleri ve potansiyelleriyle görmesi gerekiyor.
Benim inancım şu ki, engelli bireylerin istihdama daha fazla katılımı, sadece onların hayatını değil, toplumun tamamını zenginleştirecek bir adım. Erişilebilirlik bir lüks değil, bir gerekliliktir; ama bu erişim, fiziksel alanlarla sınırlı değil, aynı zamanda zihinlerde de gerçekleşmeli. Hepimizin hayatı, birbirimize verdiğimiz fırsatlarla daha güçlü ve anlamlı hale geliyor.
Röportajımızın keyifle sonuna doğru gelirken sizden gelecekle ilgili planlarınızı da öğrenebilir miyiz?
Bu yıl, rallide önemli başarılara imza attım. Bu başarılar, hem benim için hem de engelli bireylerin motorsporlarında neler başarabileceğini göstermek adına çok anlamlıydı. FIA tarafından dünyanın tek engelli kadın ralli pilotu olarak tanıtılmam ve FIA Disability and Accessibility Komisyonu’na seçilmem, bu yoldaki en büyük motivasyon kaynaklarımdan biri oldu.
Gelecek hedeflerim arasında, 2025 yılında Avrupa Ralli Şampiyonası’nda tam bir sezon yarışarak milli sporcu unvanını kazanmak var. Aynı zamanda motorsporlarını daha erişilebilir hale getirmek için 'Rally Taxi' projesini başlatacağım. Bu projeyle engelli bireyleri ve motorspoları meraklılarını motorsporlarının heyecanıyla tanıştırmak istiyorum.
Psikolog olarak ise, topluma fayda sağlayacak içerikler üretmeye devam edeceğim. Eğitimler, seminerler ve videolarla aileler, çocuklar ve gençlere yönelik psikolojik destek konularında projelerimi genişletmeyi planlıyorum.
Kendi hikayemi ve öğrendiklerimi paylaşacağım bir kitap yazmak ve hayalini kurduğum karavanla dünyayı gezmek de uzun vadeli planlarım arasında. Bu yolculuk, hem kendimi yeniden keşfetmemi hem de daha fazla insanla bağ kurmamı sağlayacak.
Engelsizkariyer.com’la ilgili düşünceleriniz neler? Önerileriniz var mı?
Engelsizkariyer.com, engelli bireylerin iş hayatında hak ettikleri yeri bulmaları için çok kıymetli bir platform. İş arayan engelli bireylerle işverenleri buluşturarak, istihdamda eşitlik sağlama yolunda önemli bir rol oynuyor. Bu alandaki çalışmaları gerçekten çok başarılı ve farkındalık yaratma anlamında büyük bir katkı sağlıyor.
Platformun, engelli bireylerin yeteneklerini ve potansiyellerini tanıtmasının yanı sıra iş dünyasında kapsayıcılığı artırma çabalarını da takdirle takip ediyorum. Engelsizkariyer.com, bireylerin sadece bir iş bulmalarını değil, aynı zamanda toplumsal hayatta daha güçlü bir şekilde yer almalarını destekliyor. Bu, toplumsal eşitlik adına atılmış çok önemli bir adım.
Benim için Engelsizkariyer.com, sadece bir kariyer platformu değil; aynı zamanda umut ve cesaret veren bir mecra. Bu kadar değerli bir misyona sahip bir platformun varlığı, engelli bireylerin geleceğe daha güvenle bakmasını sağlıyor.
Röportaj: Mehmet Kızıltaş