GÖLGESİNDEN ÖNCE ADIM ATAN, MİTOLOJİDE KENDİSİNİ BULAN KADIN

Asuman Kafaoğlu Büke'nin gülümseyen resmi

Çocukluğu İsviçre’de geçen ve bugün başarılarla dolu yaşamında geldiği noktada kendisini hiçbir yere ait hissetmeyen Asuman Kafaoğlu Büke, şu anda dünyanın bir başka ucundan bir iş teklifi gelse, on dakika içinde hazırlanıp gidebilecek kadar hızlı ve kendini bu iş için  hazır hissedecek kadar cesur ve kararlı bir insan. Avusturya gezisinde taksiye binerken kendisine çok candan yardım eden şoföre teşekkür ettiğinde hiç düşünmediği bir cevapla karşılaşır. Karadenizli şoför kendisine; “Burada yasalar gereği iyi kalpli olmak gerek” demişti. Mitoloji, müzik ve edebiyat aşığı Asuman Kafaoğlu Büke ile tanışmak için hazırsanız sizleri keyifle hazırladığımız röportajla baş başa bırakıyoruz.

Sizi tanıyabilir miyiz?
1959 İstanbul doğumluyum. Babamın görevleri nedeniyle çocukluğum Ankara ve İsviçre’de geçti. Üniversitede felsefe eğitimi aldım. Şu anda edebiyat eleştirmenliğinin yanı sıra edebiyat tarihi dersleri vermekteyim.
 
Çocukken olmak istediğiniz veya hayalini kurduğunuz bir meslek var mıydı? Şu anda hayalini kurduğunuz mesleği mi yapıyorsunuz?
Çocukken en çok dedektif olmayı isterdim. Bugün yaptığım işte biraz dedektiflik var, kurgu dedektifi gibi hissediyorum bazen kendimi.
 
Bize mesleğinizle ve yaptıklarınızdan bahsedebilir misiniz?
Radikal gazetesinin Kitap ekinde haftalık, Dünya gazetesinin kitap ekinde de aylık yazılar yazıyorum. Bu çalışma için evden çıkmam gerekmiyor, yayınevlerinin bana yolladıkları kitapları inceleyip, haklarında eleştiri yazıyorum. Yazılar dışında, Simya galeride ve Boğaziçi üniversitesinde edebiyat tarihi ve yazı atölyesi dersleri vermekteyim. Geçmiş yıllarda İstanbul Üniversitesinde ve birkaç yıl boyunca da Bilgi Üniversitesinde sanat felsefesi dersleri vermiştim.
 
Hayatınızı çevreleyen kitaplar, yazılar, akademisyenlik dışında müzikle olan bağınız ve eşinizin iş ve günlük hayatınıza katkısından da söz edebilir misiniz?
Müziğin hayatımda hep önemli rolü oldu. 7-8 yıl boyunca TRT Radyo-3 ve bir dönem Açık Radyo için program hazırlayıp sundum. Bu programlarda edebiyat ile müzik dallarının örtüştüğü konulara değiniyordum. Mitoloji ve Müzik, Edebiyat eserlerinin içinde geçen müzikler gibi konularda oluyordu programlarım.
 
Çok yönlü, idealist ve üreten bir kimliğiniz var. Bunu nasıl başardınız?
Aslında kendimi üretken hissetmem hiç; aklımda onlarca işlenmemiş proje var. Fazla fiziksel enerjisi olan biri olmadım hiç (geçirdiğim kazadan önce de böyleydim), günlük programımı artık buna göre yapmayı öğrendim, kendime yüklenmeden, kendi tempomu bozmadan çalıştığımda daha verimli olduğumu fark ettim. Artık böyle yaşıyorum.
 
Bugün geldiğiniz noktada olmanıza babanızın (1980’lı yıllarda Maliye Bakanı olan Adnan Başer Kafaoğlu’nun bürokrat) olmasının katkıları oldu mu? Çocukluğunuzun İsviçre’de geçmesinin ve uzun yıllar yurtdışında yaşamanızın katkıları nelerdir?
Çok farklı ülkelerde yaşamış olmamın beni açık görüşlü yaptığına inanıyorum. Bunun tabii olumsuz yanları da var, kendimi hiçbir yere ait hissetmedim hiç, şu anda dünyanın bir ucundan bir iş teklifi gelse, on dakika içinde hazırlanır giderim gibi gelir.
 
Hayatınıza davetsiz bir misafir gibi giren ve hiç gitmeyen bir kaza yaşadınız. Kaza öncesi ve kaza sonrası Asuman Kafaoğlu Büke’yi anlatabilir misiniz?
25 yıl önceydi. Fethiye yolunda kendi aracımı kullanırken son anda fark ettiğim mıcırlı yolda kamyona çarpmamak için direksiyon hakimiyetimi kaybederek trafik kazası geçirdim. Tam olarak hatırlamasam da görenlerin anlattıkları aklımda kaldı. Kaza sonrası gerçekten de çok ani bir şekilde hayatım değişti. 27 yaşındaydım ve hiç bir şekilde hatırlamadığım kazadan sonra gözlerimi hastanede açtığımda her şey değişmişti. İnsanı çok hazırlıksız yakalıyor bu tür ağır kazalar. Kazadan önce ODTÜ’de yüksek lisansımı yapıyor, Boğaziçi Üniversitesinde de asistan olarak çalışıyordum. Akademik kariyer yapmaya çok yıllar önce karar vermiştim. Fakat kazada çok ağır yaralanmıştım, bir yıla yakın süre hastanede kaldım, çıktığımda hayata adapte olmam zaman aldı. Evde geçirdiğim süre içinde yazmaya ve çeviri yapmaya başladım.
Hiç hayatınızda vazgeçtiğiniz hayalleriniz ya da planlarınız oldu mu?
Galiba vazgeçtiğim bir hayalim akademik kariyer yapmaktı. Boğaziçi Üniversitesi tekerlekli sandalye için olanaksız göründüğünden o günlerde (1988) bu durum kabul edilebilir görünüyordu. Fakat şimdi bana pişman mıyım diye sorsanız, hayır derim. Hayatımın kendiliğinden aldığı şekilden memnunum, ilk başta bunu planlamamıştım ama sonuçta sevdiğim bir işi yapar buldum kendimi. 
 
Asuman Kafaoğlu Büke eşi ve kızı ile birlikte yanyana  marinada tek başına kitaplık önünde eşi ile yanyana çekilmiş  üç resmi.
 
Engeliniz işinizi yapmaya engel oluyor mu? Hiç zorlandığınız anlar oldu mu?
Teknolojik gelişimlere açık biriydim eskiden de; 1985’de bilgisayar kullanırdım, şimdi internetin bunca gelişmiş olması, bilgiye böylesine kolay ulaşılır olması ve evden çalışmanın yaygınlaşması tabii benim için harika oldu. Ayrıca, fiziksel engellerin engel oluşturmadığı bir mesleğimin olması da iyi bir şans.
 
Hem eleştirmen, hem çevirmen, hem akademisyen olarak oldukça tempolu iş yaşamınıza nasıl yetişiyorsunuz?
İşimin büyük bir kısmı okumak olduğu için fazla yorucu olduğu söylenemez. Hem de uzanarak okuduğum için, çalıştığım saatler dinlenme zamanı oluyor neredeyse.
 
Öğrencilerinizle iletişiminiz nasıl?
Öğrencilerimi hep çok sevdim. Galiba daha küçük çocuklarla çalışma şansı bulmayı da isterdim.
 
İstanbul Kültür Başkenti 2010 etkinlikleri ve Yaşadıkça Tv programına konuk olmanız dışında sizi engelliler alanında hiç göremedik. Yoksa biz mi kaçırdık? Engellilerle ilgili deneyim ve tecrübelerinizden yola çıkarak bir şeyler yapmayı düşünüyor musunuz? Ve neler?
Geçtiğimiz mart ayında “Çılgın Sanat” festivalinin panelinde konuşmacı olarak katıldım. Omurilik Felçlileri derneğinin kurucu üyelerindenim. Fakat haklısınız son yıllarda dernek işlerinden oldukça uzaklaştım ama vaktim oldukça panellere katılmak hoşuma gidiyor. Vakit bulsam yapmak istediğim şeylerin başında “Tekerlekli Sandalye için Gezi Rehberi” hazırlamak var.
 
Çalışma hayatınızda prensip ve olmazsa olmaz dediğiniz kurallarınız var mı? Varsa nelerdir?
Aslında son zamanlarda bir prensibim olması gerektiği düşüncesine karar verdim: beni bir yere davet ediyorlarsa, konuşmacı olarak ya da mesleki bir nedenden dolayı, o zaman kendi başıma sandalye ile gidebileceğim bir mekân olmasını şart koşmak istiyorum. Biliyorum çok zorlayıcı ama bunun geçiştirilmesinden bıktım. “Siz gelin burada çocuklar yardım eder” sözlerini duymak hiç hoşuma gitmiyor. Ayrıca gittiğim dükkânların, lokantaların ve otellerin mutlaka yalnız başıma gidebileceğim şekilde düzenlenmiş bir yapısı olsun istiyorum.
 
Şimdi de bizi başarılarınızla büyüleyen çalışmalarınızdan uzaklaşarak, boş zamanlarınızı nasıl değerlendirdiğinizden ve hobilerinizden bahsedebilir misiniz?
Son yıllarda yemek yapmak ve tarifler toplamak çok sevdiğim bir iş haline geldi. Özellikle İzmit’in Akmeşe köyündeki evimizde geçirdiğim zamanları hem sebze ve meyve yetiştirerek hem de taş fırında çeşitli ekmek türleri yaparak geçiriyorum. Önümüzdeki yıllarda daha çok artacağını sanıyorum bu ilgimin.
 
Röportaj boyunca anlattığınız iş hayatınızı ve çalışmalarınızı düşünürken engellilerin istihdamda hak ettiği yeri alması için sizce neler yapılmalı? Hiç unutamadığınız bir anınız var mı?
Eşimle birlikte bir seyahatimiz sırasında yaşadığım bir hikâyeyi anlatmak isterim: Viyana’da bir taksiye bindik, şoför yıllardır Avusturya’da çalışan bir Karadenizliydi. Taksiye binerken bize çok candan yardım etti. Kendisine teşekkür ettiğimde bana “burada yasalar gereği iyi kalpli olmak gerek” dedi. Bu sözlerden çok etkilendim. Türkiye’de de önce yasal düzenlemeler yapılmalı sonra da bu yasalar işler hale getirilmeli. Bunun o denli zor olduğunu sanmıyorum. Örneğin yapı sektörüne mutlaka baskı yapılmalı ve binalar tekerlekli sandalye ile ulaşılabilir olmalı. Engellilerin istihdam da hak ettiği yeri almasında herkese düşen görevler olduğunu düşünüyorum. İşverenlerin önyargısız bir yaklaşım sergilemesi, engellilerinde özellikle eğitimlerini sonuna kadar tamamlayıp kişisel gelişimlerine önem vermeleri ile başarılı olacaklarına inanıyorum.
 
Asuman Hanım röportajımızın keyifle sonuna doğru gelirken sizden gelecekle ilgili planlarınızı da öğrenebilir miyiz?
Belirli bir planım yok. Şu andaki çalışma düzenimden memnunum, sanırım böyle bir süre daha çalışmak isterim.
 
Engelsizkariyer.com’la ilgili düşünceleriniz neler? Önerileriniz var mı?
Çok yürekten kutluyorum. Çok gerekli ve önemli bir site bence. Gittikçe gelişeceğinden eminim.
 
 Asuman Kafaoğlu Büke evinde program çekimi sırasında kamera arkası resimleri.
 
Son olarak Türkiye'nin ilk Engelliler İnsan Kaynakları ve Kariyer Portalı Engelsizkariyer.com aracılığı ile engelliler ve işverenlere bir mesajınız var mı?
Sanal ortamda bir araya gelip güç oluşturmamızın çok güzel olacağına inanıyorum ve hepsinden katkıda bulunmalarını rica ediyorum. Size de güzel sorularınız için teşekkür ederim.
 
Röportaj: Mehmet Kızıltaş
 
 
© COPYRIGHT 2010 ENGELSİZ KARİYER, Tüm Hakları Saklıdır. Engelsizkariye
Alt Logolar
Sosyal Medya’da takip edin!
App Store Google Play
Copyright © 2005 - ∞ Engelsizkariyer.com - Her hakkı saklıdır.
EngelsizKariyer.com, sosyal girişimcilik markası olarak EK EĞİTİM İNSAN KAYNAKLARI VE DANIŞMANLIK LTD. ŞTİ.' ye ait bir sitedir.
Engelsizkariyer.com Logo
z