Seyahat Acentesine sekreter alınacaktı. İlan vereli uzun zaman olmuştu fakat işe uygun bir pazarlama elemanı bulamamışlardı. Müdür yardımcısı ile bu konuyu konuşurken telefon çaldı. İlanı okuyup arayan genç bir adam bu işe talip olduğunu söylüyordu. Yaşını, okuduğu okulu ve aldığı eğitimleri konuştular…
- Delikanlı, “İş tecrübem yok yalnız! Okul bittikten sonra yaşadığım bir talihsizlikten dolayı çalışamadım” dedi.
- işveren, “Mühim değil, özellikleriniz tam istediğimiz gibi buyurun gelin görüşelim” dedi.
- Delikanlı, “Yalnız size bir şey söylemem lazım, beni gördüğünüzde şaşırmamanız için fiziksel olarak gözünüze hoş gelmeyebilirim”
İşveren o anda düşündü sonra sordu “Boyun ve kilon kaç öğrenebilir miyim?”
-“Boyum 1.85, kilom 70 “dedi delikanlı “yalnız…”
-“Tamam, tamam gelince konuşuruz… Buyurun gelin, ne zaman burada olursunuz?”
-“Evim iş yerine çok yakın yarım saatte orada olabilirim, müsaitseniz?”
-Çok iyi olur biran önce kadromuzu doldurmak istiyoruz, gelin görüşelim böylece yarın sabahtan hemen işe başlayabilirsin”
Telefonu kapattıktan sonra yanındaki müdür yardımcısına gülümseyerek “Nihayet aradığımız gibi birini bulduk galiba, fiziksel olarak beğenmezsiniz belki” dedi. “Muhtemelen kendini pek yakışıklı bulmayan biri olmalı… Kahvelerimizi söyleyelim biz içerken kahveyi o da gelir” dedi.
20 dakika geçmişti ki, masmavi bir delikanlı iş yerinin kapısında belirdi. Müdür “Hadi hadi Allah versin” dedi… Delikanlı “Ben dilenci değilim” dedi mahçup mahçup “İş ilanı için gelmiştim, konuşmuştuk ya telefonda”
İşveren kısa bir şaşkınlıktan sonra “evet” diyebildi.
Karşısındaki delikanlıyı kırmak istemedi fakat onunla çalışmayı düşünmüyordu bahane buldu bu yüzden de “Sizinle telefonla görüştükten sonra buraya biri geldi ve biz onu işe aldık. Üzgünüm fakat etrafta vasfınıza uygun bir iş olursa haber veririz” dedi.
Delikanlı üzgünce başını eğdi, anlamıştı “iyi günler” dedi ve ayrıldı. Yolda giderken yaşlı bir adamı karşıdan karşıya geçerken gördü. Hızla bir arabada ona doğru geliyordu, yaşlı amca farkına varınca donup kalmıştı, mavi hemen yola atılıp yaşlı amcayı kaldırama doğru çekti. Araba fren yaparak ileride ancak durabilmişti. Amca ile birlikte yere düşmüşlerdi. Arabasını şoför kenara çekip koşarak geldi “Amca ne yapıyorsun, az kalsın çarpacaktım… katil olacaktım, neyse İyi misin?, doktora götüreyim” diye biraz kızgın bir telaşlı sordu. “İyiyim evlat, yalnız niye bu kadar hızlı gidiyorsunuz anlamıyorum biraz yavaş sürün ya şu arabayı!”… “Haklısın, dikkat edeceğim, doktora götüreyim mi?” diye tekrar sordu şoför “yok iyiyim” dedi yaşlı adam, şoför ile birlikte mavi ayağa kalkmasına yardım ettiler. Şoför maviye teşekkür etti yaşlı adama da “geçmiş olsun” deyip gitti. Mavi “sizi gideceğiniz yere kadar götüreyim amca” dedi… Yaşlı adamın buna itirazı yoktu, korkmuştu, dizleri titriyordu. Mavinin koluna girdi ve birlikte yaşlı adamın tarif ettiği yere doğru ilerlediler. Mavi yaşlı adamın gözlerinin pek görmediğinin farkına varmıştı. Elindeki bastonu bu yüzden almış olmalıydı. Onun aklından geçeni anlamış gibi adam anlattı, “Gözlerim artık pek seçemiyor delikanlı!” dedi. Yol boyunca sohbet ettiler. Mavi, yaşlı adamın onu pek net göremediği için memnundu, belki de onu görseydi o da diğerleri gibi onu dışlardı. Mavi de iş aradığından bahsetti yaşlı adama “Benim oğlum sana iş verir” dedi yaşlı adam, Mavi teşekkür etti, yardımı bir karşılık için yapmadığını söyledi. İstediği yere gelince gitmek istedi ama yaşlı adam onu bırakmadı… “Gel içeriye oğlumda beni kurtaran kişi ile tanışsın” dedi. Israrı karşısında mavi yaşlı amcayla birlikte şirketten içeriye girdi. 9 katlı bir binaydı, en üst kata çıktılar… Asansörden inince bir oturma salonu ve sekreteri karşıladı onları. Yaşlı amcayı tanıdıkları için selam verdiler, maviye tuhaf tuhaf baktılar. Mavi utandı “ben gideyim!” dedi yine yaşlı amcaya… “Hayır ”diye ısrar etti yaşlı adam, “burada otur ben oğlumun yanına giriyorum seni de içeriye çağıracağım, tamam mı? Bak gidecek olursan çok üzülürüm, yaşlı bir insanın isteğini kırmazsın dimi…” Mavi isteksizce oturdu oturma salonunda, sekreter kız onu süzdükçe süzüyordu. Burada olmaktan dolayı huzursuzdu ama söz vermişti gidemiyordu.
Yaşlı adam oğlunun odasına girdiğinde oğlu telaşla babasına baktı. “Baba ne oldu sana, üstün başın toz içinde?” “Önemli değil evlat, üstümü başımı bırak sağsam şimdi dışarıda beni kurtaran delikanlıya borçluyum. Senden bir ricam var evlat, bana yardım eden delikanlı iş arıyormuş, ona burada bir iş ver. Söz verdim ben oğlum sana iş verir dedim ama o istemedi. Ben bir karşılık için size yardım etmiyorum dedi. Çokta gururlu bir delikanlı çağırayım tanış”
“Tamam, Babacığım, Suzan’ı ararım içeriye alır, senin çağırman gerekmiyor.”
Biraz sonra delikanlı kapıyı çaldı ve içeriye girdi. Yaşlı adamın oğlu onu görünce çok şaşırdı. Masmavi bir adam fakat babasını kurtarmış ona borçlu, babası söz vermiş. Ses etmedi, şaşkınlığını belli etmemeye çalışarak “Hoşgeldiniz” dedi. “Babam anlattı, çok sağolun sizin sayenizde şu anda babam burada”… “İnsanlık görevimi yaptım ben, hem kim olsa yapardı” dedi delikanlı. “Oturmaz mısınız?” dedi ayaktaki delikanlıya yaşlı adamın oğlu, delikanlının gururlu halinden etkinlenmiş ve haline acımıştı.
Delikanlı, yaşlı adamın oğlunun gözlerinde acımayı fark etmişti bu yüzden oradan ayrılma istedi “Yok zamanım yok, işim var… Amca ısrar etti oğlum da görsün diye ondan durdum, ben gideyim…”dedi.
Karşısındaki bu gururlu delikanlı adamın oğlunu etkilemişti. “Peki, memnun oldum tanıştığımıza… Bir şeye ihtiyacınız olursa bizde size her zaman yardımcı oluruz” dedi. Teşekkür edip delikanlı çıktı. O gittikten sonra oğluna bağırdı yaşlı adam “sen ne yapıyorsun, hani ona iş verecektin” Oğlu onu dinlemiyor, telefona sarılmıştı. Kapıdaki korumalarından biriydi aradığı “Saffet birazdan mavi bir delikanlı çıkacak asansörden onu takip et, nerede oturuyor, ne yapıyor araştır. Ona ulaşabileceğimiz bir telefon bul”… “Peki, efendim” dedi koruması. Birazdan Mavi delikanlı asansörden çıktı ve evine doğru gitmek için çıktı. Takip edildiğinin farkında değildi, üzgün ve mutsuzdu… dalgın dalgın yürüyordu. Otobüs durağına gitti ve otobüs beklemeye başladı. Orada simitçiyi görünce karnının ne kadar acıktığını hatırladı. Cebine elini daldırdı, iki TL para çıktı. Bir lira kırk kuruşa bir simit aldı, otobüs de gelmişti, neyse ki ücretsiz seyahat kartı vardı. Otobüse bindi, onun peşinden Saffet’te binip yanına oturdu. Yolda onunla iletişime geçip arkadaşlık kurdu bu sayede bilgi topladı. Onu yakın bulup iş aradığından bahsetti Mavi’de, “Benim çevrem geniştir, telefonunuzu verirseniz bir iş ayarlayabilirim” dedi Saffet. Mavi gülümseyerek telefonunu verdi sonra düşündü “Bulsa bile beni görünce işe almazlar ki! ”dedi… Keyfi kaçtı… Otobüs onun evine yakın yere yaklaşmıştı “iyi akşamlar” deyip otobüsten indiğinde kalabalık arasında Saffet’te inmişti. O evine gidene kadar arkasından takip etti. Sonra taksiye binip iş yerine geri döndü. Patronuna gider gitmez tüm öğrendiği bilgileri anlattı ve sonrada aldığı telefonu verdi “iş arıyormuş” dedi. Genç patron “Gururlu bir çocuk, o benim babamı kurtardı bende ona yardım etmek istiyorum. Ona uygun bir yerde iş ayarlayalım ama bizim ayarladığımızı bilmesin, sen aracı ol Saffet” dedi genç adam.
*
Hikâyeye devam etmeyeceğim ama siz zaten sonunu tahmin ettiniz. Şans işte bu yaşanan hikâye gibidir, hiç bilmediğiniz bir yerde sizi bulabilir. İş bulmanın bir şans olduğunu ilk işe girerken yaşamış biri olarak bir yazımda da size kendi iş şansımı anlatacağım.