Bir Tablo Üzerine
Yıllar önce toplu işe alım yapmakla görevliydim. Mülakat ekibi olarak şimdilerde “bir mülakatta yapılmaması gerekenler” diye anlattığım her şeyi aday görüşmelerinde yapıyorduk. Adayları tek tek görüşmeye alıp ağır mobilyalarla döşeli, duvarlarında ünlü ressamların pahalı tablolarının olduğu bir odada, odanın yarısını kaplayan kocaman bir masanın arkasına oturtarak sorularımızla tanımaya çalışıyorduk. 5-6 kişiden oluşan mülakat ekibinde ben dahil herkes sert çehreli, erkekler lacivert takım elbiseli, kadınlar ise koyu renk ceketli. Gülümsemek ayıp gibi.  Biraz sonra odaya davet edilecek aday kapının girişindeki koltuğa oturtulacak ki tüm mülakatçılar onu rahat görsün. Masanın kenarında U şeklinde dizilmiş mülakat ekibindeki oturum düzeni aralarında var olan hiyerarşik yapıyı gösteriyor. Masanın en ortasında  en kıdemli ve en yüksek unvanlı mülakatçı, soru sormaya bile çekinen, üstlerine saygısızlık yapmamaya çalışan en kıdemsiz ve en düşük unvanlılar ise kenarlarda. Mülakatı yöneten en üst unvanlı kişi, babacan görüntüsünün altında, dinlemekten öte konuşmaya hevesli. Kenardakiler mülakat sonrasında yapılan değerlendirmede ya onlara söz verilirse konuşmak ya da hiç söylenmemişi söyleyerek öne çıkmak niyetindeler. Ortak kanaate ters düşen bir görüş bildirmeleri ise nerdeyse imkansız.
Bütün bir gün mülakatlara ayrılmış, bir aday odadan çıkar çıkmaz 3-5 dakika içinde aday hakkında konuşulup karar veriliyor,  sonrasında hemen diğer aday odaya çağırılıyor. Aday içeri girince, odayı,  mülakatçıları ve havada asılı ağır havayı görünce bir an şaşırıyor. Kimsenin, adayı, bir kaç cümle ile mülakatın dışına taşıyıp heyecanını gidermek gibi bir amacı yok. Doğrudan konuya girilerek adayın kendisini anlatması bekleniyor. İlk dakikalarda iyi bir izlenim bırakanlara sorulan sorular cevapları da içinde barındıran sorular oluyor, evet ve hayır ile başlayan. Adaylar yaş, öğrenim, iş tecrübesi açısından birbirlerinden farklı değiller. Mülakat sırasında oluşturacakları minimal farklar işe alınmalarına neden olacak.
Ortak kanaatin zor (la) oluştuğu bir adaydan sonra içeri yeni bir aday davet ediliyor. Kumral, renkli gözlü, ufak tefek, hafif ürkek genç bir kadın giriyor içeri. Sonrasında tanıyınca bir çocuk annesi olduğunu, ilk iş tecrübesi olacağını öğreniyoruz. Mülakatçıları hafifçe selamlayarak içeri giriyor, gözleri bir iki saniye duvarda asılı tabloya takılıyor ve koltuğa oturur oturmaz ilk soruyu o soruyor. “Mustafa Ata’nın tablosu bu, değil mi?” Mülakatçılar bir an şaşırıyor, hiç alışık değiller kendilerine soru sorulmasına. İlk anın şaşkınlığı geçtikten sonra baş mülakatçı emin olmayan bir ses tonu ile cılız bir sesle “evet, nasıl bildiniz? “ diyor. Aday bu ressamı bir süredir takip ettiğini, resimlerini çok sevdiğini, hatta onu en mutlu edecek şeyin bir tablosunu edinmek olduğunu söylüyor. Aday kurduğu bu cümlelerde kendini anlatıyor aslında bize, sonrasında bizim soracağımız sorular yavanlaşıp basitleşiyor.
Bilin bakalım bu aday işe alındı mı alınmadı mı?       
Bu aday mülakatta kendini diğer adaylardan ayıran kişisel bir fark sergiledi. Ondan önce odaya giren hiç bir aday önüne oturduğu tabloyu farketmezken, bu aday farketmekle kalmayıp oldukça mütevazi ifadeler ve çoşkulu bir ses ile bizleri şaşırttı. Bu aday, adaylar arasında farklılığın iyice azaldığı bir işe alım sürecinde, resim gibi bir sanat dalına olan ilgisi sayesinde işe alındı. Tabi ki eğitimi, işe olan hevesi, mülakat sürecindeki konuşması, duruşu, cevapları önemli etken olsalar da, belirli bir konudaki hobisi, ilgi alanı, entellektüel birikimi, kendine benzeyen diğer adaylar arasından sıyrılmasını sağladı. 
Bilgiye ulaşımın bu kadar kolaylaştığı, ancak popüler kültürün hepimizi tekdüzeleştirdiği bir ortamda farkımızı kişisel birikimlerimizle sağlıyoruz. Haydi farklılaşmaya...
Alt Logolar
Sosyal Medya’da takip edin!
App Store Google Play
Copyright © 2005 - ∞ Engelsizkariyer.com - Her hakkı saklıdır.
EngelsizKariyer.com, sosyal girişimcilik markası olarak EK EĞİTİM İNSAN KAYNAKLARI VE DANIŞMANLIK LTD. ŞTİ.' ye ait bir sitedir.
Engelsizkariyer.com Logo
z