Ben ya da Biz, O ve Onlar

Hayatımızın bilinçle başlayan evresi sonrası ben ama kısa süre sonra biz, derken o ve onlar kavramlarını anlamaya başlarız. Bu düşünce bizi bireyden bir grup içinde olmaya götürdüğü gibi biz ve o veya onlar ayrımını da zihnimize yerleştirir. İşte bu aşamada aile tarafından verilen ilk eğitim çok önemli. Çünkü ayrım yapmanın doğru olmadığı uygun şekilde öğretilirse “hepiniz kardeşsiniz, oyuncağını da paylaş, birlikte oynamayı da öğren” yaklaşımı olursa ben, bize hatta o ve onlar da bize dönüşür, dönüşebilir. 

Eğitimin ikinci halkası çevre ve sonraki ve en önemli aşaması ise okul yıllarında aldığımız direk ve dolaylı eğitimdir. Çevre konusundaki sanırım en iyi örnek “üzüm üzüme baka baka kararır”, “gülme komşuna gelir başına”, “bugün sana yarın bana” vb örnekler olacaktır. 

Okul yıllarında farkındalık farklı boyuta çıkar çünkü engellileri sınıflarda, okulda görmemiz hatta engellilere yönelik özel okulların olduğunu fark etmemiz sonrası merak ve sorgulama devreye girer. Merak engellilerin neden farklı olduğu, bir eksikliklerinin olduğu ama bazı yönlerden de gelişmiş artı özelliklerinin olduğu, toplumda ciddi sayılarda oldukları ve ilk öğretimden üniversiteye kadar farklı alanlarda eğitimler aldıkları hatta bazı iş kollarında da çalıştıklarını öğreniriz. 

Bu aşama sonrası engelli bireyle konuşurken, çalışırken ve sosyal yaşamda diğerleriyle olduğu gibi davranmamız gerektiğinin ya farkına varırız, ya da bir şekilde öğreniriz. Engelli olmak salt olarak “bir eksiklik” diye düşündüğümüzde ise düşünce engellileri hangi sınıflamaya koyacağımızı bilemeyiz. Ne yazık ki düşünce engeli engelli olmayanlarda sıkça görünen bir yaklaşım olarak karşımıza çıkar. Bu durumun faklı bir açısı ise farkında olmamak, dikkat etmemek, önemsememek hatta yok saymak aşamalarında davranış ve konuşmalarda kendini belli eder ki bu gerçekten rahatsız edici bir durumdur. 

Engelli bireylerin iş dünyasında yerini alması birçok nedenden dolayı önemli ve gereklidir. Konuyu istatistiksel verilere ve sosyoloji yaklaşımlarına boğmamak ideal olacak bu aşamada. 

Engelli olmak; doğum anı veya sonrasında olabileceği için aslında kimse engelli adayı olmaktan uzak, muaf olmadığını bilmeli.  

İş dünyasında ve aslında hayatın büyük bölümünde ise “ne oldum dememeli insan, ne olacağım demeli” deyimi bize çok şey anlatır. Dün zengin, bugün sıkıntıda yarın fakir olmak o kadar hızlı yaşanabilir ki insanoğlu bazen başına gelmeyince anlayamaz. 

İşte bu aşamada sonradan engelli olan kişilerin örneği akla geliyor ki ne yazık ki onları anlamakta dahi zorlanıyoruz bazen.. Oysa kazalar, hoş olmayan durumlar herkesin başına gelebilir ve ertesi gün engelli olabilirsiniz. Ne yazık ki toplumda engelliler ile ilgili çok sayıda olumsuz örnek yaşanmakta ama bu örnekleri ne enseyi karartmak, ne klasik edebiyat yapmak ne de söylemiş olmak için vermemeli, konuşmamalıyız. Yapmamız gereken çözüme katkıda bulunmak ve örnek olmak olmalıdır. Her şeyfden önce insan oluşumuz bunu, saygıyı, sevgiyi ve bir olma fikrini bize aşılıyor zaten. Fikir ve öğretilerine büyük değer verdiğimiz Mevlana, Yunus ve hadisler ve dinimizce bu konudaki örnekler ve daha nice atasözü ve deyimler bize ayrım yapmamamızı söylemiş, dahası örnek olmuşsa bize düşen anlamak için adım atmak, gülümsemek, empati kurmak ve olabilirse yardımcı olmak ama en önemlisi biz olmayı becerebilmek olacaktır.

O ve onlar düşüncesinden biz düşüncesine sürecek yolculuğunuzda başarılar ve “düşünce engellerine” takılmamamızı dilerim.

Alt Logolar
Sosyal Medya’da takip edin!
App Store Google Play
Copyright © 2005 - ∞ Engelsizkariyer.com - Her hakkı saklıdır.
EngelsizKariyer.com, sosyal girişimcilik markası olarak EK EĞİTİM İNSAN KAYNAKLARI VE DANIŞMANLIK LTD. ŞTİ.' ye ait bir sitedir.
Engelsizkariyer.com Logo
z