Akşam Güzeli

Bazı anlar var iz bırakıyor, yıllar geçse de unutulmuyor. Mutlaka hayatın önemli bir dönemecinde olmayabiliyorlar, bazen bir bakış, bazen bir görüntü, bazen bir sözcük, bazen de bir koku işleniyor hafızanıza. Böyle anlarda geçmişe duyulan özlem uyanıyor, hatıralar canlanıyor. Koku hafızasına inananlardanım ben. Örneğin dudağıma sürdüğüm bir rujun kokusu, o ruju sürdüğüm döneme ve ana götürebiliyor. Bir şehrin, bir kazağın, bir mekanın, tarhana çorbasının kokusu geçmişe doğru yolculuğa çıkarabiliyor beni. Ya da çiçeklerin kokusu çocukluğumun sıcak yaz akşamüstülerine çağırabiliyor. Daha tasasız, geleceğin hep iyi şeyler getireceğine olan inancımın yüksek olduğu halimi, bilmemenin, öğrenmemişliğin rahatlığındaki günlerimi özler oluyorum.

Bu yüzden toplamıştım o tohumları. O tohumlar ki çocukluğumun geçtiği tüm evlerde yetişen bir çiçeğin yeniden hayat bulmasını sağlayacaktı. Bazen beyaz, bazen sarı bazen de pembe açardı bu çiçek, sanki her renginin bir anlamı varmış da her renk belirli bir ruh halini yansıtıyor gibi. Pembe umudun, beyaz duruluğun sarı da çoşkunun rengi miydi acaba? Rengi ile olmasa da kokusuyla alıp beni geçmişe götürecekti. O siyah minicik bir zeytin çekirdeğine benzeyen tohumları alıp atmıştım cebime, sahibine yakalanmaktan korkarak, sanki yasak bir şey yapıyormuşum gibi. Oysa dökülmekteydiler yere. Çöpe karışmaktansa toprağa karıştırıp yeniden can bulmalarını sağlayacak, bahar gelince ekip sonra büyük bir heyecanla topraktan baş vermelerini seyredecektim. Sonra çiçeğinin rengini merak edecektim, çocukluğumdaki gibi açan renge göre duygularımı değiştirecek, o günlere olan özlemimi giderecektim. 
Günlerce kabanımın cebimde kalmış o tohumlar, unutmuşum çıkarıp karanlık bir yere koymayı. Sonra bir gün o kabanı tekrar giydim. Giyerken o tohumların da yanımda olduğunu farketmedim. Soğuk bir kış sabahı İzmir’in rutubetinden korundum o kabanla. Acılı bir gündü. Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak dediğimiz günlerden biriydi. Yağamayan yağmurun nemi iliklerimize işliyordu sanki. Zaten bu şehirde kaç gün böyle bir hava yaşanırdı ki.. Bir veya iki gün, o da bugüne denk geldi.
Mezarın başındaydık. Sevdiği insanın toprağa verilişini seyreden arkadaşımı kolundan tutuyordum. Ayakta zor durduğunu, onu tutan kolumu bırakıp cenazeye sarılmak istediğini biliyordum. Oysa metanetli, vedasını yapmış, annesine son görevini yerine getiriyordu. Gözyaşlarımız akıyor, bir gece önceki yağmurun çamuru ile sıvanmış ayakkabılarımıza damlıyordu. İmamın okuduğu duaları dinliyordum. Helallik veriyordum grupla birlikte. Bir elim arkadaşımın kolunda bir elim soğuktan korumak için cebimde. Derken cebimdeki tohumlarla oynadığımı farkettim. O duygu yoğunluğunda nerden çıktı bunlar şimdi diye bir an düşündüm. Sonradan yakalanmaktan korkarak topladığımı ve beni çocukluğuma götürmeleri için ekmeyi düşündüğüm aklıma geldi. 
Cenaze mezara bırakıldıktan sonra sıra toprak atmaya geldi. Öncelikle ölenin oğlu, kocası, damadı attılar ilk kürek dolusu toprakları mezarın içine, sonra diğerleri izledi bu ritueli. Her kürekle birlikte yavaş yavaş toprakla doldu mezar, yer seviyesine yükseldi, bombe oluşturdu. O an tohumları cebimden çıkarıp toprağın üzerine attım, beni geçmişime, özlem duyduğum anlara götürecek tohumların hepsini mezarın üstüne serptim gelişigüzel. Bunu planlamamıştım oysa. O tohumların İnci Teyzenin mezarında filizlenip çiçeğe durmasını hiç istemezdim. O çiçeğin bende bıraktığı çocukluk anılarımın silinip, bu üzücü kaybın anısına dönüşmesini istemezdim. Bilseydim bunu, toplamazdım bile. Özlemle andığım çocukluğumun anılarına sadık kalırdım.
Sonradan duydum tohumların topraktan baş verip mezarın üstünde çiçeklenmeye başladığını. Her ne kadar giden canın yeri hiç bir zaman doldurulamayacak olsa bile, bir can gitti, yerine bir sürü can geldi sanki. Çocukluğum çiçekleri yasa büründüler. Artık bana özlemle andığım güzel günleri değil, bu acılı günü hatırlatacaklar. Olmasını hiç istemediğim ama değiştiremeyeceğim konularda ki en büyüğü ölüm biliyorum, bir teselli arıyorum ve buluyorum; İnci Teyzeme, sağlığında getiremediğim çiçeklerin hepsini yokluğunda getirmiş olduğumu düşünüyorum, acı bir tebessüm yerleşiyor yüzüme. Nur içinde yat İnci Teyzem, iyi ki tanımışım seni. 
Alt Logolar
Sosyal Medya’da takip edin!
App Store Google Play
Copyright © 2005 - ∞ Engelsizkariyer.com - Her hakkı saklıdır.
EngelsizKariyer.com, sosyal girişimcilik markası olarak EK EĞİTİM İNSAN KAYNAKLARI VE DANIŞMANLIK LTD. ŞTİ.' ye ait bir sitedir.
Engelsizkariyer.com Logo
z